Diyelim ki, mesai saati bitti ve siz
de akşam 18:30 civarında,
alışılmadık derecede zorlu bir iş
gününün ardından (tabii ki tek
başınıza) arabanıza binip evin
yolunu tuttunuz.
Çok yorgunsunuz ve canınız da
fena halde sıkkın.
Birdenbire göğsünüzde,
kolunuza ve çenenize doğru
yayılmaya başlayan
korkunç bir ağrı
hissediyorsunuz.
En yakın hastaneye sadece on
dakikalık mesafedesiniz ama
hastaneye ulaşmayı başarıp
başaramayacağınızdan bile emin
değilsiniz. NE YAPACAKSINIZ???
İLK YARDIM KURSLARINA
KATILACAK KADAR AKLI BAŞINDA
BİRİYDİNİZ AMA KURSTAKİ
EĞİTMEN, SİZİN BAŞINIZA BİR ŞEY
GELDİĞİNDE NE YAPACAĞINIZI
ÖĞRETMEDİ!!!
YALNIZ BAŞINIZA İKEN KALP KRİZİ
GEÇİRİRSENİZ
NASIL HAYATTA KALIRSINIZ?
PEK ÇOK İNSAN KALP KRİZİ
GEÇİRDİĞİ SIRADA TEK BAŞINA
OLUYOR; ETRAFTA YARDIM EDECEK
KİMSE BULUNMUYOR.
KALP
ATIŞLARI DÜZENSİZLEŞEN VE
KENDİSİNİ BAYILACAKMIŞ GİBİ
HİSSEDEN BİRİNİN
BİLİNCİNİ YİTİRMEDEN ÖNCE
YALNIZCA 10 SANİYE KADAR
ZAMANI VARDIR.BU DURUMDA NE YAPMANIZ
GEREKİR?
CEVAP:
PANİĞE KAPILMADAN
ÜST ÜSTE KUVVETLİCE ÖKSÜRMEYE
BAŞLAYIN.ARABANIZI SAĞA ÇEKİN MOTORU
DURDURUN
DÖRTLÜLERİ YAKIN
ARABANIN ARKASINA GEÇİP SIRT
ÜSTÜ YERE YATIN AYAKLARINIZI
ARABANIZIN BAGAJINA DOĞRU
YUKARI KALDIRIN VE
ÖKSÜRMEYE BAŞLAYIN
ÖKSÜRMEDEN ÖNCE HER SEFERİNDE
DERİN BİR NEFES ALIN;
ÖKSÜRÜKLERİNİZ GÜÇLÜ OLSUN,
DERİNDEN GELSİN VE UZUN
SÜRSÜN,TIPKI GÖĞSÜNÜZDE BİRİKMİŞ
BALGAMI ATMAYA ÇALIŞIR GİBİ
ÖKSÜRÜN.HER İKİ SANİYEDE BİR DERİN NEFES
ALIP ÖKSÜRÜN VE BUNU YA
YARDIM GELENE DEK YADA KALP
ATIŞLARINIZ TEKRAR NORMALE
DÖNENE DEK SÜREKLİ YAPIN.SAKIN ARABANIZIN İÇİNDE
OTURMAYIN
BU ESNADA SİZİ GÖREN İNSANLAR
YARDIM EDECEKLERDİR
DERİN NEFES ALMAK CİĞERLERİ
OKSİJENLE DOLDURUR.ÖKSÜRMEK KALBE TAZYİK YAPAR VE
KAN DOLAŞIMINI RAHATLATIR.KALBE UYGULANAN BU TAZYİK,
KALBİN NORMAL RİTMİNE
DÖNMESİNİ KOLAYLAŞTIRIR.
BÜTÜN BUNLAR SİZE, BİLİNCİNİZİ
KAYBETMEDEN ÖNCE HASTANEYE
YETİŞECEK ZAMANI TANIR.
AYAKLARINIZ YUKARI DOĞRU
KALDIRILMIŞ OLDUĞUNDAN
VÜCUDUNUZDAKİ BÜTÜN KAN
KALBE BASINÇ YAPACAKTIR.
BU POSİZYONDA YATMAK KALBİN
NORMAL ÇALIŞMAYA DÜZENİNE
GEÇMESİNE YARDIMCI OLUR
BU KONUDA MÜMKÜN OLDUĞUNCA
ÇOK KİŞİYİ BİLGİLENDİRİN.
BU BİLGİ SAYISIZ İNSANIN
HAYATINI KURTARABİLİR!!!ASLA, 'BENİM BAŞIMA GELMEZ!' DİYE
DÜŞÜNMEYİN.HAYAT TARZIMIZIN EPEYCE
DEĞİŞTİĞİ ŞU SON YILLARDA ARTIK
HER YAŞTA İNSAN
KALP KRİZİ GEÇİRİYOR
26 Aralık 2012 Çarşamba
24 Aralık 2012 Pazartesi
Şifalı taşlar
Şifalı taşları bilinçli kullanın Çeşitli hastalıklara şifa kaynağı olduğu belirtilen taşlar, bilinçsizce kullanılması halinde olumsuz sonuçlar doğurabiliyor. 24.12.2012 17:55
Taşların şifa kaynağı olarak binlerce yıldır kullanıldığını belirten uzmanlar, özellikle Osmanlı'nın duraklama döneminden sonra bu taşlarının kullanımının da giderek azaldığını belirtiyor.
Bursa'da açılan 3. Avrasya El Sanatları Hediyelik Eşya Fuarı, yaklaşık 50 ülkeden 70'i yabancı 202 firmanın katımıyla Atatürk Kongre Kültür Merkezi (Merinos AKKM) devam ediyor.
Çeşitli hediyelik eşya, bufalo boynuzu ve değişik süs eşyasına ev sahipliği yapan fuar, 30 Aralık'a kadar açık kalacak. Fuara katılan bir firmanın taş standı ise büyük ilgi görüyor. Birbirinden ilginç taşların yer aldığı stantta her türlü hastalığa iyi gelen taşları bulmak mümkün.
“TAŞLARI GELİŞİGÜZEL KULLANMAYIN”
Firma sahibi 40 yıllık eczacı Celal Güçlü, yaklaşık 10 yıl önce eczacılığı bırakarak kendini taşlara adadığını belirterek, “Dünyada yaklaşık 5 bin çeşit taş var. Senede yaklaşık 40-50 tane de buna ilave oluyor. Yaklaşık 10 bin yıldır tedavide kullanılan 50 kadar taş var. Ancak bu taşları gelişigüzel kullanmamak gerekiyor.” dedi.
Taşlar ile kullananın rezonansının farklı olması gerektiğini anlatan Güçlü, “Bunlar tespit edilmediği zaman faydası olmaz. Ayrıca taşlar belli bir enerji merkezinde kullanıldığı için arıtılması ve enerji yüklemesi gerekiyor. Bir de kalite önemli, taşların saflık derecesi, yapısı ve her taşı kendi özelliğine göre kullanmak gerekiyor.” şeklinde konuştu.
Hemen her hastalıkta taşların kullanılabildiğine değinen Celal Güçlü, yaklaşık 30 ülkeden getirilen taşların özellikleri hakkında şu bilgileri verdi:
“Fas'tan getirilen Aragonit'in taşı kalsiyum metabolizmasını düzene sokup ağrı kesici özelliği var. Ayrıca kansere karşı önleyici etkisi var. Taşları sadece belli bir enerji merkezinde taşımada yetmez. Enerjiyi yayarak vermek gerekir. Ağrı olan bölgeye bu taşlar yaklaşık 10 dakika uygun bir şekilde uygulanırsa ağrı durur. Ayrıca ağrı kesici olarak akitler var. Bunlara SPA taşları da denir. Baş ağrısı, adale ve eklem ağrıları için yararlıdır. Yeşim taşı da ağrı kesici özelliğe sahip.”
Bir taşın ağrı kesebilmesi için ağrı bölgesi büyüklüğünde olması gerektiğini anlatan Celal Güçlü, rastgele kullanılan taşların faydasının olmayacağını vurguladı.
Güçlü, taşların arıtılması gerektiğini belirten Güçlü, “Bu taşlar 5–10 dakika ılık suda yıkandıktan sonra gece sabaha kadar dışarıda tutularak arıtılması sağlanabilir.” diye konuştu.
Türkiye'de Osmanlı'nın duraklama döneminden sonra bu tür tedavi yöntemlerinin unutulduğuna değinen Güçlü, taşların fiyatlarını ise şöyle özetledi: “Kaliteli taşın fiyatı yüksek. Gramı 5 liradan başlayıp, 20 liraya kadar çıkar.
Mesela kehribar var. Kehribarın da en az 10 milyon senelik olması gerekir. Bu nesli tükenmiş bir çam ağacının akarak oluşturduğu bir fosil taştır. Bunun gramı da 18 lira. Bu ısıtıcı bir taş olduğu için bazı yerlerde enfeksiyonlara da uygulanır.”
Taşların başlı başına bir teknoloji harikası olduğunun altını çizen Celal Güçlü, vatandaşın da zamanla taş konusunda bilinçlendiğini sözlerine ekledi.
Taşların şifa kaynağı olarak binlerce yıldır kullanıldığını belirten uzmanlar, özellikle Osmanlı'nın duraklama döneminden sonra bu taşlarının kullanımının da giderek azaldığını belirtiyor.
Bursa'da açılan 3. Avrasya El Sanatları Hediyelik Eşya Fuarı, yaklaşık 50 ülkeden 70'i yabancı 202 firmanın katımıyla Atatürk Kongre Kültür Merkezi (Merinos AKKM) devam ediyor.
Çeşitli hediyelik eşya, bufalo boynuzu ve değişik süs eşyasına ev sahipliği yapan fuar, 30 Aralık'a kadar açık kalacak. Fuara katılan bir firmanın taş standı ise büyük ilgi görüyor. Birbirinden ilginç taşların yer aldığı stantta her türlü hastalığa iyi gelen taşları bulmak mümkün.
“TAŞLARI GELİŞİGÜZEL KULLANMAYIN”
Firma sahibi 40 yıllık eczacı Celal Güçlü, yaklaşık 10 yıl önce eczacılığı bırakarak kendini taşlara adadığını belirterek, “Dünyada yaklaşık 5 bin çeşit taş var. Senede yaklaşık 40-50 tane de buna ilave oluyor. Yaklaşık 10 bin yıldır tedavide kullanılan 50 kadar taş var. Ancak bu taşları gelişigüzel kullanmamak gerekiyor.” dedi.
Taşlar ile kullananın rezonansının farklı olması gerektiğini anlatan Güçlü, “Bunlar tespit edilmediği zaman faydası olmaz. Ayrıca taşlar belli bir enerji merkezinde kullanıldığı için arıtılması ve enerji yüklemesi gerekiyor. Bir de kalite önemli, taşların saflık derecesi, yapısı ve her taşı kendi özelliğine göre kullanmak gerekiyor.” şeklinde konuştu.
Hemen her hastalıkta taşların kullanılabildiğine değinen Celal Güçlü, yaklaşık 30 ülkeden getirilen taşların özellikleri hakkında şu bilgileri verdi:
“Fas'tan getirilen Aragonit'in taşı kalsiyum metabolizmasını düzene sokup ağrı kesici özelliği var. Ayrıca kansere karşı önleyici etkisi var. Taşları sadece belli bir enerji merkezinde taşımada yetmez. Enerjiyi yayarak vermek gerekir. Ağrı olan bölgeye bu taşlar yaklaşık 10 dakika uygun bir şekilde uygulanırsa ağrı durur. Ayrıca ağrı kesici olarak akitler var. Bunlara SPA taşları da denir. Baş ağrısı, adale ve eklem ağrıları için yararlıdır. Yeşim taşı da ağrı kesici özelliğe sahip.”
Bir taşın ağrı kesebilmesi için ağrı bölgesi büyüklüğünde olması gerektiğini anlatan Celal Güçlü, rastgele kullanılan taşların faydasının olmayacağını vurguladı.
Güçlü, taşların arıtılması gerektiğini belirten Güçlü, “Bu taşlar 5–10 dakika ılık suda yıkandıktan sonra gece sabaha kadar dışarıda tutularak arıtılması sağlanabilir.” diye konuştu.
Türkiye'de Osmanlı'nın duraklama döneminden sonra bu tür tedavi yöntemlerinin unutulduğuna değinen Güçlü, taşların fiyatlarını ise şöyle özetledi: “Kaliteli taşın fiyatı yüksek. Gramı 5 liradan başlayıp, 20 liraya kadar çıkar.
Mesela kehribar var. Kehribarın da en az 10 milyon senelik olması gerekir. Bu nesli tükenmiş bir çam ağacının akarak oluşturduğu bir fosil taştır. Bunun gramı da 18 lira. Bu ısıtıcı bir taş olduğu için bazı yerlerde enfeksiyonlara da uygulanır.”
Taşların başlı başına bir teknoloji harikası olduğunun altını çizen Celal Güçlü, vatandaşın da zamanla taş konusunda bilinçlendiğini sözlerine ekledi.
21 Aralık 2012 Cuma
Kemik erimesine bire bir
Kemik erimesine bire bir22 Ağustos 2011
Genellikle kabızlık giderici yönüyle bilinen kuru eriğin çok önemli bir başka etkisi de ortaya çıktı.Bilim adamları osteoporoz yani menopoz öncesi döneminde yaşanan kemik erimesine karşı günde 10 kuru erik tüketmenin kemikleri güçlendirdiğini ve osteoporoz riskini azalttığını ortaya koydu.
Ayrıca Florida ve Oklahama Eyalet Üniversitesi akademisyenleri kuru eriğin incir, çilek, kurutulmuş elma gibi diğer kuru meyvelerden de daha faydalı olduğu belirtildi.
Florida Eyalet Üniversitesi profesörlerinden Bahram Arjmandi kariyeri boyunca birçok kuru meyvenin etkilerini incelediğini ancak kuru eriğin yaşlanmada büyük rolü olan kemik erimesine karşı diğer sebze, meyve ve kuru meyvelerden daha etkili olduğunu açıkladı.
Araştırmada 1 yıl boyunca 55 yaşındaki bir grup kadına günde 100 gram kuru erik yenilmesi, diğer tarafta ise 45 yaşında bir grup kadına günde 100 gram kurutulmuş elma yemesi söylendi.
Araştırma sonucunda kuru erik yiyen kadınların kemiklerinde osteoporoz etkisinin çok daha az görüldüğü ortaya çıktı.
Zerdeçal beyin hücrelerini yeniliyor!
Zerdeçal beyin hücrelerini yeniliyor!
Zerdeçalın faydalarına yenileri daha eklendi!
Amerikalı bilim adamları, kanserden karaciğer hastalıklarına kadar birçok rahatsızlığa karşı etkili olduğu düşünülen zerdeçalın, diğer adıyla Hint safranının inme geçiren hastalara da umut olabileceğini ortaya koydu.
İtalyan La Stampa gazetesinde çıkan habere göre, Los Angeles’taki Cedars-Sinai Tıp Merkezinde görev yapan bir grup bilim adamı, Hint safranının içinde bulunan kurkumin adlı pigmentin inme geçiren hastaların beyin hücrelerinin yenilenmesinde etkili olabileceğini gözlemledi.
Henüz sadece hayvanlar üzerinde yürütülen araştırmanın ekibinde yer alan Paul Lapchak, elde ettikleri sonuçların umut verici olduğunu belirterek, özellikle inme vakalarında kullanılacak yeni bir ilacın geliştirilmesine yönelik çalışmaların yakında başlayabileceğini söyledi. Lapchak, bu yeni ilacın inmenin zarar verdiği beyin hücrelerinin eski haline dönmesini sağlayabileceğini belirtti.
20 Aralık 2012 Perşembe
Cennet Hurması tam bir şifa kaynağı!
Cennet Hurması tam bir şifa kaynağı!
Bu meyvenin ağacı ,kışın yaprağını döken, geniş tepeli seyrek dallı bir ağaçcıktır.
Gövdenin kabuğu levhalar halinde çatlaklıdır. Yapraklar eliptik bir yapıda 6-15 cm uzunluğunda, üst yüzü parlak koyu yeşil ve tüysüz, alt yüzü tüylüdür.
Sarımsı beyaz çiçekleri haziran ayında açar. Meyveleri sonbaharda olgunlaşır. Portakal rengindeki meyveleri şekerli ve tanence zengin olduğundan halk arasında tüketilmektedir. Esas vatanı Çin ve Japonya'dır.
Cennet Hurmasının faydaları say say bitmiyor...
A vitamini ve karbonhidrat bakımından çok zengindir.
Bağışıklık sistemini kuvvetlendirmekte, sindirim sistemi hastalıklarına iyi gelmektedir.
Aynı zamanda, günümüzde yaygın olarak görülen kanser hastalıklarından korunmada önemli bir yer tutmaktadır
Cennet elması yenmeye devam edilirse ishali kesmektedir.
İştahı açar, Mideyi kuvvetlendirir, Bağırsak iltihabını iyileştirmektedir.
Cennet elmasının yaprakları kaynatılıp saç ve yüz yıkanırsa cilt ve saç güzelleşmektedir.
Ayrıca bol miktarda, Protein, karbonhidratlar, selüloz, fosfor, kalsiyum, demir, sodyum, tanen, potasyum, mağnezyum, A, B1, B2, B3, C vitaminleri içermektedir.
Peklik (kabızlık) giderici ve besleyici özelliklere sahiptir
Kolesterolü ve yüksek tansiyonu düşürmeye yardımcı olur.
Bu meyvenin ağacı ,kışın yaprağını döken, geniş tepeli seyrek dallı bir ağaçcıktır.
Gövdenin kabuğu levhalar halinde çatlaklıdır. Yapraklar eliptik bir yapıda 6-15 cm uzunluğunda, üst yüzü parlak koyu yeşil ve tüysüz, alt yüzü tüylüdür.
Sarımsı beyaz çiçekleri haziran ayında açar. Meyveleri sonbaharda olgunlaşır. Portakal rengindeki meyveleri şekerli ve tanence zengin olduğundan halk arasında tüketilmektedir. Esas vatanı Çin ve Japonya'dır.
Cennet Hurmasının faydaları say say bitmiyor...
A vitamini ve karbonhidrat bakımından çok zengindir.
Bağışıklık sistemini kuvvetlendirmekte, sindirim sistemi hastalıklarına iyi gelmektedir.
Aynı zamanda, günümüzde yaygın olarak görülen kanser hastalıklarından korunmada önemli bir yer tutmaktadır
Cennet elması yenmeye devam edilirse ishali kesmektedir.
İştahı açar, Mideyi kuvvetlendirir, Bağırsak iltihabını iyileştirmektedir.
Cennet elmasının yaprakları kaynatılıp saç ve yüz yıkanırsa cilt ve saç güzelleşmektedir.
Ayrıca bol miktarda, Protein, karbonhidratlar, selüloz, fosfor, kalsiyum, demir, sodyum, tanen, potasyum, mağnezyum, A, B1, B2, B3, C vitaminleri içermektedir.
Peklik (kabızlık) giderici ve besleyici özelliklere sahiptir
Kolesterolü ve yüksek tansiyonu düşürmeye yardımcı olur.
4 Aralık 2012 Salı
Yöntemler sıradışı ......
Yöntemler sıradışı ......
1- Karı-koca gece evlerine döndüklerinde koridorda hiç tanımadukları bir adamla karşılaşırlar. Bir anlık şaşkınlıktan sonra yabancı adam bayana dönerek 'Madem bu geceyi kocanla geçirecektin niye beni çağırdın?' diye hışımla sorar ve kızgınlıgını belirten bazı hareketlerle evden bir anda çıkar. Tabi karı-koca bu olaya bir anlam veremez başlangıçta. Erkek, karısına bu ola
1- Karı-koca gece evlerine döndüklerinde koridorda hiç tanımadukları bir adamla karşılaşırlar. Bir anlık şaşkınlıktan sonra yabancı adam bayana dönerek 'Madem bu geceyi kocanla geçirecektin niye beni çağırdın?' diye hışımla sorar ve kızgınlıgını belirten bazı hareketlerle evden bir anda çıkar. Tabi karı-koca bu olaya bir anlam veremez başlangıçta. Erkek, karısına bu ola
ydan ötürü bir hayli kızar ve hatta onu boşayacağını bile söyler. Aradan bir kaç gün geçtikten sonra Karako l'a çağırılan karı-koca, yakalanan zanlı,suçlu ile yüzleştirilir ve olayın aslında bir hırsızlık ol duğu anlaşılır.
2- Yine BİR BAŞKA OLAYDA karı-koca evlerine döndüklerinde evin içinde bir yabancı görürler,bu kişi gayet şık bir takım elbise giymiş ve elinde telsiz olan birisidir. Karşılaşma anında yabancı, ev sahiplerine "Evinize hırsız girdiği yolunda komşularınız tarafından ihbar aldık, ben sivil polisim, evi kontrol etmeye geldim" der ve devam eder, "Beyefendi aşağıda sokağın köşesinde ekip otomuz var, vakit kaybetmeden siz ekip otosuna gidip şikayet dilekçesi doldurun.' der ve erkek hızla aşağıya iner. Yabancı adam, "Hanmefendi siz de zinet eşyası veya paranız varsa onlar kontrol edin" der, bayan hemen altınlarının bulunduğu yere gider ve sevinçle "neyse hala yerinde duruyorlar" demesiyle; yabancı bayanın kafasına ağır bir şeyle vurur. Yabancı da bayanın çıkardığı yerden altın, para, v.s.leri alıp hemen kaçar . Koca ekip otosunu bulamayıp evine geldiğinde karısının baygın,altınların da çalınmış olduğunu görür...
3- Özellikle bay an arkadaşlar dikkat insanlar taksiye bindiği zaman çantasını hemen yanına koyar ya. Bunu bilen uyanık taksiciler şöyle bir tertiple maksatlarına eriyorlar. Bahsettiğim bayan yorgun argın bir şekilde
taksiye biniyor ve çantasını sağ yanına koyuyor. Bir nefesleneyim derken şoföre gidecekleri istikameti söylüyor ve çantasından selpak almak üzere sağ yanına dönüyor ki çanta yok!! Önce bir aranıyor bakıyor yere, sağa-sola çanta yok!! Taksiciye hitaben 'çantam ile bindim fakat çantam şimdi yok çek kenara' der. Taksici gayet pişkin 'ne bilim teyze ben senin çantanı, unutmuşsundur bir yerde, inmek mi istiyorsun' diyor. Ama teyzem uyanık. 'Hayır' diyor' devam et'. 'Herhalde unuttum biryerde. İneceğim yerde ben sana evden paranı öderim'.. Yol üzerinde bir karakolun önünden geçerken, ışıklar da duruyorlar. (Teyzem o istikametten götürüyor çünkü taksiyi!) Teyzeciğim tam karakolun önünde kapıyı açıyor. Polis memurunu çağırıyor. Taksiyi kenara çektirip bir çırpıda anlatıyor olayı. Me ğer polisler bu olayı bilirmiş. Polis memuru taksiciye hemen 'bagaji aç' diyor. Bagajı bir açıyorlar ki bagajda bir adam!!!! Binen müşterinin sağ ve soltarafına bagajdan doğru, çok özenle yapılmış,fark edilmeyen delikler açıyorlar ve hooop çekiyorlar çantayı bagaja!! Çanta çok büyükse çekemiyorsa içine dalıp cüzdanı telefonu falan alıyorlar! TAKSİDE BAGAJLARA dikkat!
Mutlaka bu notu çevrenizle paylaşın. susmayın.. Sıra size gelmeden
HIRSIZLARIN YENİ KAPI AÇTIRMA YOLU!!
DİKKAT KAPI ALTINDAN SU GELİNCE HEMEN KAPIYI AÇMAYIN !!!
Gelen soyguncular, size kapıyı açtırmanın gürültüsüz bir yolunu bulmuşlar. Bunun için kapı eşiğinden su döküyorlar. Siz bu suyu fark edip de nereden geldiğini anlamak için kapıyı açtığınız anda ağzınızı kapatarak sizi evin içine sokup etkisiz hale getiriyorlar.
2- Yine BİR BAŞKA OLAYDA karı-koca evlerine döndüklerinde evin içinde bir yabancı görürler,bu kişi gayet şık bir takım elbise giymiş ve elinde telsiz olan birisidir. Karşılaşma anında yabancı, ev sahiplerine "Evinize hırsız girdiği yolunda komşularınız tarafından ihbar aldık, ben sivil polisim, evi kontrol etmeye geldim" der ve devam eder, "Beyefendi aşağıda sokağın köşesinde ekip otomuz var, vakit kaybetmeden siz ekip otosuna gidip şikayet dilekçesi doldurun.' der ve erkek hızla aşağıya iner. Yabancı adam, "Hanmefendi siz de zinet eşyası veya paranız varsa onlar kontrol edin" der, bayan hemen altınlarının bulunduğu yere gider ve sevinçle "neyse hala yerinde duruyorlar" demesiyle; yabancı bayanın kafasına ağır bir şeyle vurur. Yabancı da bayanın çıkardığı yerden altın, para, v.s.leri alıp hemen kaçar . Koca ekip otosunu bulamayıp evine geldiğinde karısının baygın,altınların da çalınmış olduğunu görür...
3- Özellikle bay an arkadaşlar dikkat insanlar taksiye bindiği zaman çantasını hemen yanına koyar ya. Bunu bilen uyanık taksiciler şöyle bir tertiple maksatlarına eriyorlar. Bahsettiğim bayan yorgun argın bir şekilde
taksiye biniyor ve çantasını sağ yanına koyuyor. Bir nefesleneyim derken şoföre gidecekleri istikameti söylüyor ve çantasından selpak almak üzere sağ yanına dönüyor ki çanta yok!! Önce bir aranıyor bakıyor yere, sağa-sola çanta yok!! Taksiciye hitaben 'çantam ile bindim fakat çantam şimdi yok çek kenara' der. Taksici gayet pişkin 'ne bilim teyze ben senin çantanı, unutmuşsundur bir yerde, inmek mi istiyorsun' diyor. Ama teyzem uyanık. 'Hayır' diyor' devam et'. 'Herhalde unuttum biryerde. İneceğim yerde ben sana evden paranı öderim'.. Yol üzerinde bir karakolun önünden geçerken, ışıklar da duruyorlar. (Teyzem o istikametten götürüyor çünkü taksiyi!) Teyzeciğim tam karakolun önünde kapıyı açıyor. Polis memurunu çağırıyor. Taksiyi kenara çektirip bir çırpıda anlatıyor olayı. Me ğer polisler bu olayı bilirmiş. Polis memuru taksiciye hemen 'bagaji aç' diyor. Bagajı bir açıyorlar ki bagajda bir adam!!!! Binen müşterinin sağ ve soltarafına bagajdan doğru, çok özenle yapılmış,fark edilmeyen delikler açıyorlar ve hooop çekiyorlar çantayı bagaja!! Çanta çok büyükse çekemiyorsa içine dalıp cüzdanı telefonu falan alıyorlar! TAKSİDE BAGAJLARA dikkat!
Mutlaka bu notu çevrenizle paylaşın. susmayın.. Sıra size gelmeden
HIRSIZLARIN YENİ KAPI AÇTIRMA YOLU!!
DİKKAT KAPI ALTINDAN SU GELİNCE HEMEN KAPIYI AÇMAYIN !!!
Gelen soyguncular, size kapıyı açtırmanın gürültüsüz bir yolunu bulmuşlar. Bunun için kapı eşiğinden su döküyorlar. Siz bu suyu fark edip de nereden geldiğini anlamak için kapıyı açtığınız anda ağzınızı kapatarak sizi evin içine sokup etkisiz hale getiriyorlar.
PROPOLİS
PROPOLİS
Propolis son yıllarda özellikle kanser tedavisine olan desteği yönüyle anılan ve bu konuda binlerce üniversite araştırmasına konu olan arı ürünüdür. Arıların değişik bitki ve ağaç kabuklarını çiğneyerek elde ettikleri macuna bazı enzimlerini eklemeleriyle ortaya çıkar. Antibiyotik olmadığı halde çok yüksek antibiyotik etkiler gösterebilmesi ve bu etkileri sadece enfeksiyona ya da hastalı
Propolis son yıllarda özellikle kanser tedavisine olan desteği yönüyle anılan ve bu konuda binlerce üniversite araştırmasına konu olan arı ürünüdür. Arıların değişik bitki ve ağaç kabuklarını çiğneyerek elde ettikleri macuna bazı enzimlerini eklemeleriyle ortaya çıkar. Antibiyotik olmadığı halde çok yüksek antibiyotik etkiler gösterebilmesi ve bu etkileri sadece enfeksiyona ya da hastalı
klı dokuya yöneltmesi en dikkat çekici özelliklerindendir.
Propolis antiviral ve antibakteriyeldir. Diş sağlığı, deri hastalıkları, sindirim sistemi sorunlarının çözülmesine katkıları vardır. Pek çok zararlı bakteri ve mantar çeşidini engelleyici özelliktedir.
ropolis, bağışıklık sistemini güçlendirir. Mantar-mayasıl sorunlarına, zararlı bakterilere, viral ve bakteriyel enfeksiyonlara karşı destek amaçlı kullanılır. Kanseri önlemede ve kanserle mücadeleye katsısı yönüyle etkili bir madde olup üzerinde kanserle ilintili yüzlerce üniversite araştırması yapılmıştır. Alışılmış antibiyotik etkilerin 100 misline yakın etkisi keşfedilmiştir. Bugüne kadar rastlanan en güçlü doğal antibiyotiktir. (Ghisalberti, 1979 E.L. Ghisalberti, Propolis: a review, Bee World 60 (1979), pp. 59–84.)
Anti-bakteriyel, anti-fungal(mantar), anti-viral, ateş düşürücü, antiseptik ve kolesterol düşürücüdür. Gözün yüksek basıncını azaltır.Soğuk algınlığına iyi gelir. Ağız içi sağlığı ve sindirim sorunlarının giderilmesi için kullanılır. İçeriğindeki flavonoid oranı yüksektir. Flavonoidler bilindiği gibi en güçlü antikoksidanlardandır. Propolisin araştırmalar sonucu belirlenmiş bazı faydaları şöyledir
Bileşik etkiler:
Propolisin tedavi edici özellikleri üzerine yapılan çalışmaların çoğu içerdiği fenolik bileşenler üzerine yoğunlaşmıştır (Flavanoidler ve kafeik asit esterleri gibi fenolik bileşikler). Araştırmalar, propolisin içerdiği aktif bileşeni izole edip etkisini test etme üzerinedir. Research has tended to isolate and test single substances in propolis. Fakat, propolisde çok sayıda bileşen bulunması nedeniyle oluşan bileşik etki, herbir bileşenin tek başına oluşturduğu etkilerin toplamından daha fazladır. Çalışmalar, propoliste bulunan flavanoidlerin etkili anti-bakteriyal aktiviteye sahip olduğunu göstermiştir, fakat izole edilip ayrılan flavanoidler, propolis ekstraktına göre daha düşük aktivite göstermiştir. Propolisin, bazı antibiyotiklerle bileşik etki gösterdiği gözlenmiştir. Bazı durumlarda, bakteri ve maya üzerindeki etkileri 100 kat artmıştır. Antibiyotik dirençli Staphylococcus ırklarında, propolis ile birlikte alınan antibiyotiklerin, bu direnci kırdıkları gözlenmiştir
Anti-Kanser Etkiler:
Kanserle mücadele sayfasında yer alan bazı araştırmalara göre: Propolisin etanol ekstraktının karaciğer ve mesanedeki kanserli hücreleri dönüşüme uğrattığı ve gelişmelerini önlediği bulunmuştur. Bu hücre öldürücü etkiyi sağlayan maddeler, propolisten izole edilen quercetin, kafeik asit ve clerodane diterpenoiddir. Clerodane diterpenoid, tümör hücrelerine karşı seçici bir öldürücü etki gösterir.Propolisin, ayrıca, yumurtalık kanseri hücrelerini ve hücre bölünmesini durdurucu etkileri olduğu bulunmuştur. Ayrıca, göğüs, cilt, kolon ve böbrek kanseri hücreleri gibi insan tümör hücre kültürleri üzerinde öldürücü etkisi olduğu tespit edilmiştir. Bu etkileri oluşturan bileşenin kafeik asit fenetil ester olduğu belirlenmiştir.Propolisden izole edilen Artepillin C, insan mide kanseri hücreleri, insan gırtlak kanseri hücreleri kolon kanseri hücreleri üzerinde hücre öldürücü etki göstermiştir. Kafeik asit esterlerinin tümör oluşumunu kimyasal olarak engellediği görülmüştür. Bu etki, kanserli hücrelerin gelişimini sağlayan genler üzerindeki seçici toksik etki ile gerçekleşmektedir.
Antioksidan Etkiler : Propolis içerisinde yoğun olarak bulunan flavanoidler, çok güçlü antioksidanlardır. Antioksidanlar, serbest radikalleri sönümleme özelliğine sahiptirler, böylece lipidleri korurlar ve C vitamini gibi diğer bileşiklerin oksitlenmesini ve yıkılmasını engellerler.
Kalp-Damar Etkileri : Yoğunlaştırılmış propolis ekstraktının, kan basıncını düşürdüğü, sakinleştirici etki yarattığı ve serum glikoz oluşumunu sağladığı bulunmuştur. Propolisde bulunan dihidroflavanoidlerin kılcalları kuvvetlendirdiği ve antihiperlipidemik aktivite oluşturduğu belirlenmiştir. Ayrıca, propolisin, karaciğeri alkole ve tetraklorüre karşı koruduğu tespit edilmiştir.
Bağışıklık Sistemine Etkileri : Yapılan deneylerde propolisin immün tepkiyi tetiklediği belirlenmiştir. Yakın zamanda Japon araştırmacılar, propolis ekstraktının, insanda, bağışıklık fonksiyonlarına bağlı olarak makrofaj aktivasyonu sağladığını göstermişlerdir. Propolis sitokinleri oluşturan bağışıklık hücrelerini aktive eder. Bu sonuçlar propolisin anti-tümör etkisini açıklamaya büyük ölçüde yardımcı olur.
Propolis'in İçeriği:
Propolis, reçineli ve mum kıvamında olan, arılar tarafından ağaçların tomurcuk ve kabuklarından toplanan bir maddedir. Rengi ve fiziksel özellikleri kaynağına göre değişmekte ve kovanda arılar tarafından çeşitli amaçlar için kullanılmaktadır. Arı kovanı ve aynı zamanda insan ve hayvan sağlığı için de son derece önem taşımaktadır.
Propolis'in Kaynakları:
Bitki salgıları
Pinus spp.(Çam)' nin reçineleri
Betula spp.(Huş)
Populus spp.(Kavak)
Aesculus hippocastanum (At kestanesi)
Salix spp.(Söğüt)
Alnus spp.(Kızılağaç)
Abies spp.(Göknar)
Prunus spp.(Erik)
Ulmus spp.(Karaağaç)
Quercus spp.(Meşe)
Fraxinus excelsior (Dişbudak) vs.
Propolis, bal ve yağ ile karıştırıldığında dış yaralar için mükemmel bir pomat oluşturur. Bu ürünün antiromatizmal etkisi de saptanmıştır. Propolis, içerdiği sağlık yönünden çok önemli aktif maddeler nedeniyle genel vücut direnci ve sağlığının korunmasında ve alternatif tedavide gittikçe daha çok yer bulan emsalsiz bir maddedir.
Propolisin Tarihçesi
Propolis insanoğlu tarafından binlerce yıldır kullanılmaktadır. Günümüzde ise artan bir popularlik kazanmıştır. Arılar propolisi milyonlarca, insanlarsa binlerce yıldır kullanmaktadır. Arılar ve insanoğlu propolisi yararlı ve faydalı bulmaktadır. İnsanlık için bu reçinemsi yapının keşf edilen yararları henüz çok az kalmaktadır.Propolis geçmiş dönemlerden beri çeşitli amaçlarda özellikle tıpta kullanılmaktadır. Eski yunan yazıtları bu maddeyi iltihaplanan yaralar ve çürükler için kür olarak tanımlarken Roma’da yara üzerine konulan lapa benzeri karışımın yapımında pratisyenler tarafından kullanılmaktadır. İbranice eski vasiyetnamelerde tzori olarak geçmektedir ve terapetik özellikleri ile anılmaktadır. Avrupa’daki 12 yy kayıtları propolisin medikal preparatlarının ağız ve yara enfeksiyonlarının tedavisi ve diş sağlığı için kullanımından bahseder.
Özellikleri
Propolisin güçlü antimikrobiyal aktivitesinden dolayı, propolis doğal antibiyotik olarak bilinir. Yapılan birçok sayıda araştırma da propolisn yüksek antimikrobiyal olduğunu göstermiştir. Propolisin MRSA da dahil olmak üzere 21 tür bakteri üzerinde, 9 tür mantar üzerinde, Giardia’nın da dahil olduğu 3 protozoa türü üzerinde ve Herpes ve Influenza’nın da dahil olduğu geniş yelpazeli virüsler üzerinde inhibitör etkisi bulunmuştur.Bunların dışında ayrıca propolisin geniş ölçüde tedavi edici özellikleri vardır. Bu özellikler arasında antikanser etki, antioksidan etkis, yara kapama ve doku tamir etkileri, sindirim sistemi etkileri, deri enfeksiyonları etkisi, anti,-inflamatory etki, anastezik etki, bağışıklık sistemi etkileri, kalp-damar sistemi etkileri ve diş sağlığı etkisidir.Propolis içerisindeki flavanoid seviyesinin yüksek olmasından dolayı, bu ürün insanlarda oksijen radikallerine karşı yakalayıcı olarak görev görür. Ayrıca ilginç olarak vitamin C’nin okside olarak zarar görmesini engeller.Klinik çalışmalar propolisn bronşit ve benzeri rahatsızlıkların, influenza ve herpes, deri mantarları, diş ve diş eti rahatsızlıklarında, ülser, yanık ve abselerde, kulak enfeksiyonlarında, giardi ve kolitde, vajinal ve servikal rahatsızlıklarda etkili olduğunu göstermiştir.
Propolis ve propolisli ürünlerin kontaminasyon ve kısa raf ömürlülüğü gibi problemleri olmamaktadır. Bu durum propolisin antioksidan ve antimikrobiyal özelliklerinden dolayıdır.
Propolis Üzerinde Yapılan Önemli Bazı Deneyler:
Kulak Enfeksiyonları:
İç kulak iltihabı, dış kulak iltihabı ve benzer kulak rahatsızlığı olan 126 hasta üzerinde % 5- 10 propolis çözeltileri denenmiştir. Bütün rahatsızlıklar için propolisin iyileştirici etkisi olduğu belirtilmiştir (Matel ve ark. 1973). Propolis ayrıca kulaktaki akut rahatsızlıklara karşı da pozitif etki göstermiştir.
Sindirim Sistemi Rahatsızlıkları:
Bağırsak paraziti şikayeti olan 138 hastaya % 10-20’lik propolis ekstraktı uygulanmıştır. Çocuklarda düşük dozun tedavi edici etkisi olduğu gözlenmiştir. Yetişkinlerde ise % 20 lik propolis ekstraktının, tinidazol ve anti protozoa ilaçlarıyla aynı dozda etki gösterdiği bulunmuştur. Propolis, Danimarka’da ülser ve Crohn hastaları üzerinde denenmiştir. Propolis ekstraktının ülser üzerinde etkili olduğu fakat Crohn hastalığına etkisi olmadığı bulunmuştur.
İltihaplanmalar
Aseptik necrosis hastası olan 22 hastaya düzenli olarak propolis enjekte edilmiş, 32 hastaya ise aynı şartlarda normal tedavi uygulanmıştır. Propolis tedavisi uygulanan hastalarda diğerlerine göre belirgin gelişmeler gözlenmiştir. Vajina ve uterus iltihaplanması şikayeti olan 90 hastaya % 3’lük propolis etanol ekstraktı uygulanmış ve % 50’den fazlasında olumlu gelişmeler sağlanmıştır.
Tüberküloz
Eski Sovyetler Birliği’nden V.H. Karinova ve E.l. Rodionova farklı türlerde ve aşamalardaki 135 tüberküloz hastasıyla çalışmışlardır. Hastaların yaş aralığı 6 ile 50 arasındaydı. Hastalara, alınan tepkiye göre, günde 3 kez 4 ile 10 ay arasında propolis uygulanmıştır. Çalışma sonucunda 12 hasta haricinde bütün hastaların iyileştiği gözlenmiştir. Bu 12 hastanın ise böbrek tüberkülozu olduğu tespit edilmiştir.
Ülser
Romanya’da Dr. A. Vasilca ve Dr. Eugenia Milcu propolisin ülser üzerindeki tedavi edici özellikleri üzerinde çalışmışlardır. 34 kronik ülser hastasına 4 hafta boyunca propolis ekstraktı verilmiştir. 28 hasta tamamen iyileşirken 6 hastada önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Bazı hastalara doku biyopsisi uygulanmış ve propolisin yenileyici etkisi gözlenmiştir.
Mitoz
N. Popovic ve N. Oita adındaki Romanyalı medikal araştırmacılar, propolisin hücre bölünmesi üzerindeki etkileri ile ilgili bir bildiri yayınlamışlardır. Araştırmacılar, dokunun hiçbir zaman tamamen kanserli hale gelmediğini, her zaman sağlıklı hücrelerin bulunduğunu ve normal hücrelerin aktivitelerinin kanserli hücreler tarafından etkilendiğini belirtmişlerdir. Propolisin, kanserli hücreleri durdurarak, normal hücrelerin aktivitesini arttırdığını ve dokunun normal hale gelmesini sağladığını ortaya koymuşlardır.
Kolit
Bulgaristan’dan Dr. S. Nikolov ve arkadaşları, propolisin akut ve kronik kolit üzerindeki etkisini incelemişlerdir. Çalışmaya, yaşları 20 ile 65 arasında değişen 45 hasta katılmıştır. Hastalara günde üç defa yemeklerden önce propolis ekstraktı verilmiştir. Sonuçta toplam 43 hastada olumlu sonuç elde edilmiştir. Bunlardan 26’sında çok iyi, 12’sinde iyi kalanları ise memnuniyet verici şekilde iyileşme gözlenmiştir. Sadece iki hastada herhangi bir gelişme gözlenmemiştir. Çoğu hastada yedinci günde iyileşme başlamış ve ondokuzuncu ya da yirminci günde tamamen iyileşme görülmüştür.
Bağışıklık Sistemi
Propolisin en çok araştırılan ve yaygın olarak kabul edilen özelliği bağışıklığı arttırıcı özelliğidir. Propolis, doğal, salgı bezlerini aktive eden geniş spektrumlu antibiyotiktir. Propolis sadece enfeksiyonları engelemenin yanında, onları vücuttan temizler.
Çok sayıda deneyle ortaya konduğu gibi, propolis, bakterileri, virüsleri, mantarları ve hatta penisiline dayanıklı staphlococcus’u ortadan kaldırır.
Propolis virüslere karşı çok güçlüdür. Bu etki propoliste bulunan bioflavanoidlerin koruyucu etkisi sayesinde gerçekleşmektedir. Virüsler, proteinlerin dış kısmına yerleşirler. Eğer engellenmezse, bu tehlikeli ve enfekte edici madde taşıyıcı organizmada serbest kalır. Maalesef, böyle bir durumda, enzimler sayesinde protein dış kısmını parçalarlar ve böylece zararlı madde istem içerisine yayılır. Sistemde propolisin bulunması durumunda ise bu durum gerçekleşmez. Bioflavanoidler, proteinin dış kısmını parçalayan enzimleri inhibe eder ve viral maddeyi içeriye hapseder. Aynı flavanoidler, virüsün etrafını kaplayarak aktivitesini engellerler. Bioflavanoidlerin varlığında, taşıyıcı, virüslere karşı bağışıklık kazanmış olur.
Diğer bir yol ise propolisin fagosite aktivitesini güçlendirerek bağışıklık sistemine yardımcı olur. Fagositler, mikroorganizmaların etrafını sarar, içine alır ve sindirerek ortadan kaldırırlar. Propolis sayesinde gerçekleşen bu etki, birçok Sovyet ve Avrupalı bilim adamı tarafından gözlenmiş ve yayınlanmıştır.
PROPOLİS KALİTESİ
Propolis kovandan çıkarıldığında taş sertliğindedir. Bu durumda içeriğinde yüzde 40 oranında balmumu, yüzde 15-20 oranında ise toz ve diğer artık materyaller bulunur. Kovandan çıkışı ardından kullanıma hazırlanması iki şekilde olabilir:
1-Reçinemsi Toz Hali: Derin dondurucuda tutularak kristalize edilip ardından kırıcı bir makinada çekilerek toz haline getirilir. Bu aşamadan sonra yüzde 10 civarında silisyum dioksit katılarak içindeki balmumu nedeniyle yapışması önlenir veya birbirine yapışan balmumu nedeniyle macun şeklini alır. Kapsüllere konarak ya da 70 derecede alkolde çözerek kullanılması mümkün olabilir. Kullanıma bu şekilde sunulan ürünün kalitesi sadece içeriğindeki aktif maddenin oranına göre belirlenir. İçeriğinin yalnızca küçük bir oranı propolisin etkin maddelerini içerir.
2-Propolis Ekstraktı: İlk haldeki Propolis işlemden geçirilip damıtılarak içeriğindeki balmumu ve diğer başka materyallerden arındırılır. Ayrıca etkin maddeleri temel alınarak saflaştırma işlemine devam edilir. Böylece propolis ekstraktı ortaya çıkar. Uygulanan prosedüre Yüzde 30 saflıktan yüzde 70 saflığa kadar değişik saflıkta ekstraktlar elde edilebilir. Propolis ekstraktında saflık ve etkin madde oranlarının gözönüne alınmasıyla kalite kategorisi belirlenir. Saflık derecesi ve içeriğiyle (çekilmiş propolise göre) 3 kattan 7 kata kadar daha etkin olabilir.
KULLANIM ŞEKLİ VE SAKLAMA KOŞULLARI:
Oda Sıcaklığında Muhafaza Ediniz.
Propolis oda sıcaklığında 18 ay boyunca besin değerini ve özelliklerini korur.
Kullanım Dozajları:!
Genel Kullanım amaçları için günlük doz olarak propolis ekstraktlarından 2 gram alınabilir. Salgınlar, hastalık ve enfeksiyonlarla mücadele dönemlerinde bu dozlar 2-3 misline kadar artırılabilir.
Çocuklar için ise 1-3 yaş arasında günlük doz 250 mg(Çay kaşığının 8'de 1'i)3-6 yaş arasında ise çay kaşığının dörtte biri (500 mg), 12 yaşına kadar günlük bir gram ve 12 yaşından büyüklerde ise yetişkin dozları kullanılabilir.
Kullanım Şekilleri..
Su içinde tüketim ve kullanım: Ağız sağlığı için ekstraktından yarım litre suya bir tatlı kaşığı konup çalkalayarak bu sıvı ile gargara yapılabilir. Yine aynı sıvıdan sabah akşam birer yudum alınabilir. Bu sıvı kahve ya da meyve suyu gibi içeceklere de katılarak tüketilebilir.
Ekstraktın toz halinde kullanımı: Zevke göre propolis dozu direkt bala ya da yoğurda katılarak alınabilir.
Propolis şurubu: 75 gram bal, 5 gram propolis ekstraktı ve 20 gram ılık su karıştırılarak propolis şurubu yapılabilir.
Bal-arı sütü-polen-propolis karışımı: 1 kg bala 200 gram arı sütü, 200 gram havanda dövülmüş polen, 50 gram propolis ekstraktı katılarak yaz-kış tüketilebilecek, soğuk algınlığından, iltihabi hastalıklardan korunum veren, yaşama enerji ve gençlik katan bir iksir hazırlanabilir.
Deri üzerindeki sorunlu bölgelere (yara, yanık, siğil, sivilce, iltihap vb.) önce bala sonra propolise temas edilip parmaklar arasında yayılarak doğrudan tatbik edildiğinde en güçlü merhemlere oranla 4 kat daha hızlı iyileşme gözlenir.
Eğer, ılık su-süt karışımına 10 gram polen (iki tatlı kaşığı), 2 gram (silme tatlı kaşığı) propolis, arzuya göre biraz bal eklenip karıştırarak yavaş yavaş tüketilirse baş ağrısı, yorgunluk, stres ve gerginliğe ya da hastalık ve sakatlanmalardan kaynaklanan ağrı ve sızılara karşı terapik etki sağlar. Ağrıları dindiren etki göstermesi yanı sıra ılık sıvı halinde bu kullanım ağız-içi sorunları ve sindirim sistemi rahatsızlıklarına iyi gelir.
Şampuana katılarak kepeğe karşı ve saç sağlığı için kullanılabileceği gibi tüm ten yüzeyine şampuan vasıtasıyla nüfuz ettirerek genel deri sağlığı amacıyla da kullanılabilir.
Çocuklarınıza Sevecekleri Karışımlar İçinde Veriniz..
Propolisin saf halinin toz halinde ya da ekstrakt halde tadı çocukların hoşuna gitmez. Çocuklarımıza yukarıda örneği verildiği gibi bal içinde karıştırarak verebileceğimiz gibi, hoşlarına gidecek daha başka karışımlar da sozkonusu olabilir. Örneğin pekmez-yoğurt-propolis ya da reçel-propolis-ekmek gibi.
Yan Etkileri
Saptanmış herhangi bir yan etkisi gözlenmemekle birlikte, yukarıda belirtilen dozların çok üzerinde kullanımları önerilmemektedir.
Propolisin yararları konulu araştırmalar ile ilgili kaynaklar/referanslar
Antibacterial activity of Brazilian propolis and fractions against oral anaerobic bacteria Journal of Ethnopharmacology, Volume 80, Issue 1, April 2002, Pages 1-7
F. A. Santos, E. M. A. Bastos, M. Uzeda, M. A. R. Carvalho, L. M. Farias, E. S. A. Moreira, F. C. Braga
Ghisalberti, 1979 E.L. Ghisalberti, Propolis: a review, Bee World 60 (1979), pp. 59–84.)
Barak V, Birkenfeld S, Halperin T, et al. The effect of herbal remedies on the production of human inflammatory and anti-inflammatory cytokines. Isr Med Assoc J 2002;4(11 Suppl):919-922.
Black RJ. Vulval eczema associated with propolis sensitization from topical therapies treated successfully with pimecrolimus cream. Clin Exp Dermatol 2005;30(1):91-92.
Borrelli F, Maffia P, Pinto L, et al. Phytochemical compounds involved in the anti inflammatory effect of propolis extract. Fitoterapia 2002;73 Suppl 1:S53-S63.
Botushanov PI, Grigorov GI, Aleksandrov GA. A clinical study of a silicate toothpaste with extract from propolis. Folia Med (Plovdiv ) 2001;43(1-2):28-30.
Boyanova L, Derejian S, Koumanova R, et al. Inhibition of Helicobacter pylori growth in vitro by Bulgarian propolis: preliminary report. J Med Microbiol 2003;52(Pt 5):417-419.
Cardile V, Panico A, Gentile B, et al. Effect of propolis on human cartilage and chondrocytes. Life Sci 2003;73(8):1027-1035.
Chen CN, Wu CL, Shy HS, et al. Cytotoxic prenylflavanones from Taiwanese propolis. J Nat Prod 2003;66(4):503-506.
Cicala C, Morello S, Iorio C, et al. Vascular effects of caffeic acid phenethyl ester (CAPE) on isolated rat thoracic aorta. Life Sci 2003;73(1):73-80.
Cos P, Rajan P, Vedernikova I, et al. In vitro antioxidant profile of phenolic acid derivatives. Free Radic Res 2002;36(6):711-716.
Crisan I, Zaharia CN, Popovici F, et al. Natural propolis extract NIVCRISOL in the treatment of acute and chronic rhinopharyngitis in children. Rom J Virol 1995;46(3-4):115-133.
el Khatib AS, Agha AM, Mahran LG, et al. Prophylactic effect of aqueous propolis extract against acute experimental hepatotoxicity in vivo. Z Naturforsch [C ] 2002;57(3-4):379-385.
Eley BM. Antibacterial agents in the control of supragingival plaque--a review. Br Dent J 1999;186(6):286-296.
Gregory SR, Piccolo N, Piccolo MT, et al. Comparison of propolis skin cream to silver sulfadiazine: a naturopathic alternative to antibiotics in treatment of minor burns. J Altern Complement Med 2002;8(1):77-83.
Gulbahar O, Ozturk G, Erdem N, et al. Psoriasiform contact dermatitis due to propolis in a beekeeper. Ann Allergy Asthma Immunol 2005;94(4):509-511.
Han S, Sung KH, Yim D, et al. Activation of murine macrophage cell line RAW 264.7 by Korean propolis. Arch Pharm Res 2002;25(6):895-902.
Hegazi AG, Abd El Hady FK. Egyptian propolis: 3. Antioxidant, antimicrobial activities and chemical composition of propolis from reclaimed lands. Z Naturforsch [C ] 2002;57(3-4):395-402.
Henschel R, Agathos M, Breit R. Occupational contact dermatitis from propolis. Contact ,Hermatitis 2002;47(1):52.
Mahmoud AS, Almas K, Dahlan AA. The effect of propolis on dentinal hypersensitivity and level of satisfaction among patients from a university hospitalRiyadh, Saudi Arabia. Indian J Dent.Res 1999;10(4):130-137.
Murray MC, Worthington HV, Blinkhorn AS. A study to investigate the effect of a propolis-containing mouthrinse on the inhibition of de novo plaque formation. J Clin Periodontol 1997;24(11):796-798.
Orsolic N, Knezevic AH, Sver L, et al. Immunomodulatory and antimetastatic action of propolis and related polyphenolic compounds. J Ethnopharmacol 2004;94(2-3):307-315.
Park YK, Koo MH, Abreu JA, et al. Antimicrobial activity of propolis on oral microorganisms. Curr Microbiol 1998;36(1):24-28.
Russo A, Cardile V, Sanchez F, et al. Chilean propolis: antioxidant activity and antiproliferative action in human tumor cell lines. Life Sci 2004;76(5):545-558.
Scifo C, Cardile V, Russo A, et al. Resveratrol and propolis as necrosis or apoptosis inducers in human prostate carcinoma cells. Oncol Res 2004;14(9):415-426.
Vynograd N, Vynograd I, Sosnowski Z. A comparative multi-centre study of the efficacy of propolis, acyclovir and placebo in the treatment of genital herpes (HSV). Phytomedicine 2000;7(1):1-6.
Caffeic acid phenethyl ester induces growth arrest and apoptosis of colon cancer cells via the beta-catenin/T-cell factor signaling. Anticancer Drugs. 2006 Aug;17(7):753-62. PMID: 16926625 [PubMed - in process Brazilian natural dietary components (annatto, propolis and mushrooms) protecting against mutation and cancer. Hum Exp Toxicol. 2006 May;25(5):267-72. Review. PMID: 16758769 [PubMed - indexed for MEDLINE]
Abd El Hady FK, Hegazi AG. Egyptian propolis: 2. Chemical composition, antiviral and antimicrobial activities of East Nile Delta propolis. Z Naturforsch [C ] 2002;57(3-4):386-394
Almas K, Mahmoud A, Dahlan A. A comparative study of propolis and saline application on human dentin. A SEM study. Indian J Dent.Res 2001;12(1):21-27.
Propolis antiviral ve antibakteriyeldir. Diş sağlığı, deri hastalıkları, sindirim sistemi sorunlarının çözülmesine katkıları vardır. Pek çok zararlı bakteri ve mantar çeşidini engelleyici özelliktedir.
ropolis, bağışıklık sistemini güçlendirir. Mantar-mayasıl sorunlarına, zararlı bakterilere, viral ve bakteriyel enfeksiyonlara karşı destek amaçlı kullanılır. Kanseri önlemede ve kanserle mücadeleye katsısı yönüyle etkili bir madde olup üzerinde kanserle ilintili yüzlerce üniversite araştırması yapılmıştır. Alışılmış antibiyotik etkilerin 100 misline yakın etkisi keşfedilmiştir. Bugüne kadar rastlanan en güçlü doğal antibiyotiktir. (Ghisalberti, 1979 E.L. Ghisalberti, Propolis: a review, Bee World 60 (1979), pp. 59–84.)
Anti-bakteriyel, anti-fungal(mantar), anti-viral, ateş düşürücü, antiseptik ve kolesterol düşürücüdür. Gözün yüksek basıncını azaltır.Soğuk algınlığına iyi gelir. Ağız içi sağlığı ve sindirim sorunlarının giderilmesi için kullanılır. İçeriğindeki flavonoid oranı yüksektir. Flavonoidler bilindiği gibi en güçlü antikoksidanlardandır. Propolisin araştırmalar sonucu belirlenmiş bazı faydaları şöyledir
Bileşik etkiler:
Propolisin tedavi edici özellikleri üzerine yapılan çalışmaların çoğu içerdiği fenolik bileşenler üzerine yoğunlaşmıştır (Flavanoidler ve kafeik asit esterleri gibi fenolik bileşikler). Araştırmalar, propolisin içerdiği aktif bileşeni izole edip etkisini test etme üzerinedir. Research has tended to isolate and test single substances in propolis. Fakat, propolisde çok sayıda bileşen bulunması nedeniyle oluşan bileşik etki, herbir bileşenin tek başına oluşturduğu etkilerin toplamından daha fazladır. Çalışmalar, propoliste bulunan flavanoidlerin etkili anti-bakteriyal aktiviteye sahip olduğunu göstermiştir, fakat izole edilip ayrılan flavanoidler, propolis ekstraktına göre daha düşük aktivite göstermiştir. Propolisin, bazı antibiyotiklerle bileşik etki gösterdiği gözlenmiştir. Bazı durumlarda, bakteri ve maya üzerindeki etkileri 100 kat artmıştır. Antibiyotik dirençli Staphylococcus ırklarında, propolis ile birlikte alınan antibiyotiklerin, bu direnci kırdıkları gözlenmiştir
Anti-Kanser Etkiler:
Kanserle mücadele sayfasında yer alan bazı araştırmalara göre: Propolisin etanol ekstraktının karaciğer ve mesanedeki kanserli hücreleri dönüşüme uğrattığı ve gelişmelerini önlediği bulunmuştur. Bu hücre öldürücü etkiyi sağlayan maddeler, propolisten izole edilen quercetin, kafeik asit ve clerodane diterpenoiddir. Clerodane diterpenoid, tümör hücrelerine karşı seçici bir öldürücü etki gösterir.Propolisin, ayrıca, yumurtalık kanseri hücrelerini ve hücre bölünmesini durdurucu etkileri olduğu bulunmuştur. Ayrıca, göğüs, cilt, kolon ve böbrek kanseri hücreleri gibi insan tümör hücre kültürleri üzerinde öldürücü etkisi olduğu tespit edilmiştir. Bu etkileri oluşturan bileşenin kafeik asit fenetil ester olduğu belirlenmiştir.Propolisden
Antioksidan Etkiler : Propolis içerisinde yoğun olarak bulunan flavanoidler, çok güçlü antioksidanlardır. Antioksidanlar, serbest radikalleri sönümleme özelliğine sahiptirler, böylece lipidleri korurlar ve C vitamini gibi diğer bileşiklerin oksitlenmesini ve yıkılmasını engellerler.
Kalp-Damar Etkileri : Yoğunlaştırılmış propolis ekstraktının, kan basıncını düşürdüğü, sakinleştirici etki yarattığı ve serum glikoz oluşumunu sağladığı bulunmuştur. Propolisde bulunan dihidroflavanoidlerin kılcalları kuvvetlendirdiği ve antihiperlipidemik aktivite oluşturduğu belirlenmiştir. Ayrıca, propolisin, karaciğeri alkole ve tetraklorüre karşı koruduğu tespit edilmiştir.
Bağışıklık Sistemine Etkileri : Yapılan deneylerde propolisin immün tepkiyi tetiklediği belirlenmiştir. Yakın zamanda Japon araştırmacılar, propolis ekstraktının, insanda, bağışıklık fonksiyonlarına bağlı olarak makrofaj aktivasyonu sağladığını göstermişlerdir. Propolis sitokinleri oluşturan bağışıklık hücrelerini aktive eder. Bu sonuçlar propolisin anti-tümör etkisini açıklamaya büyük ölçüde yardımcı olur.
Propolis'in İçeriği:
Propolis, reçineli ve mum kıvamında olan, arılar tarafından ağaçların tomurcuk ve kabuklarından toplanan bir maddedir. Rengi ve fiziksel özellikleri kaynağına göre değişmekte ve kovanda arılar tarafından çeşitli amaçlar için kullanılmaktadır. Arı kovanı ve aynı zamanda insan ve hayvan sağlığı için de son derece önem taşımaktadır.
Propolis'in Kaynakları:
Bitki salgıları
Pinus spp.(Çam)' nin reçineleri
Betula spp.(Huş)
Populus spp.(Kavak)
Aesculus hippocastanum (At kestanesi)
Salix spp.(Söğüt)
Alnus spp.(Kızılağaç)
Abies spp.(Göknar)
Prunus spp.(Erik)
Ulmus spp.(Karaağaç)
Quercus spp.(Meşe)
Fraxinus excelsior (Dişbudak) vs.
Propolis, bal ve yağ ile karıştırıldığında dış yaralar için mükemmel bir pomat oluşturur. Bu ürünün antiromatizmal etkisi de saptanmıştır. Propolis, içerdiği sağlık yönünden çok önemli aktif maddeler nedeniyle genel vücut direnci ve sağlığının korunmasında ve alternatif tedavide gittikçe daha çok yer bulan emsalsiz bir maddedir.
Propolisin Tarihçesi
Propolis insanoğlu tarafından binlerce yıldır kullanılmaktadır. Günümüzde ise artan bir popularlik kazanmıştır. Arılar propolisi milyonlarca, insanlarsa binlerce yıldır kullanmaktadır. Arılar ve insanoğlu propolisi yararlı ve faydalı bulmaktadır. İnsanlık için bu reçinemsi yapının keşf edilen yararları henüz çok az kalmaktadır.Propolis geçmiş dönemlerden beri çeşitli amaçlarda özellikle tıpta kullanılmaktadır. Eski yunan yazıtları bu maddeyi iltihaplanan yaralar ve çürükler için kür olarak tanımlarken Roma’da yara üzerine konulan lapa benzeri karışımın yapımında pratisyenler tarafından kullanılmaktadır. İbranice eski vasiyetnamelerde tzori olarak geçmektedir ve terapetik özellikleri ile anılmaktadır. Avrupa’daki 12 yy kayıtları propolisin medikal preparatlarının ağız ve yara enfeksiyonlarının tedavisi ve diş sağlığı için kullanımından bahseder.
Özellikleri
Propolisin güçlü antimikrobiyal aktivitesinden dolayı, propolis doğal antibiyotik olarak bilinir. Yapılan birçok sayıda araştırma da propolisn yüksek antimikrobiyal olduğunu göstermiştir. Propolisin MRSA da dahil olmak üzere 21 tür bakteri üzerinde, 9 tür mantar üzerinde, Giardia’nın da dahil olduğu 3 protozoa türü üzerinde ve Herpes ve Influenza’nın da dahil olduğu geniş yelpazeli virüsler üzerinde inhibitör etkisi bulunmuştur.Bunların dışında ayrıca propolisin geniş ölçüde tedavi edici özellikleri vardır. Bu özellikler arasında antikanser etki, antioksidan etkis, yara kapama ve doku tamir etkileri, sindirim sistemi etkileri, deri enfeksiyonları etkisi, anti,-inflamatory etki, anastezik etki, bağışıklık sistemi etkileri, kalp-damar sistemi etkileri ve diş sağlığı etkisidir.Propolis içerisindeki flavanoid seviyesinin yüksek olmasından dolayı, bu ürün insanlarda oksijen radikallerine karşı yakalayıcı olarak görev görür. Ayrıca ilginç olarak vitamin C’nin okside olarak zarar görmesini engeller.Klinik çalışmalar propolisn bronşit ve benzeri rahatsızlıkların, influenza ve herpes, deri mantarları, diş ve diş eti rahatsızlıklarında, ülser, yanık ve abselerde, kulak enfeksiyonlarında, giardi ve kolitde, vajinal ve servikal rahatsızlıklarda etkili olduğunu göstermiştir.
Propolis ve propolisli ürünlerin kontaminasyon ve kısa raf ömürlülüğü gibi problemleri olmamaktadır. Bu durum propolisin antioksidan ve antimikrobiyal özelliklerinden dolayıdır.
Propolis Üzerinde Yapılan Önemli Bazı Deneyler:
Kulak Enfeksiyonları:
İç kulak iltihabı, dış kulak iltihabı ve benzer kulak rahatsızlığı olan 126 hasta üzerinde % 5- 10 propolis çözeltileri denenmiştir. Bütün rahatsızlıklar için propolisin iyileştirici etkisi olduğu belirtilmiştir (Matel ve ark. 1973). Propolis ayrıca kulaktaki akut rahatsızlıklara karşı da pozitif etki göstermiştir.
Sindirim Sistemi Rahatsızlıkları:
Bağırsak paraziti şikayeti olan 138 hastaya % 10-20’lik propolis ekstraktı uygulanmıştır. Çocuklarda düşük dozun tedavi edici etkisi olduğu gözlenmiştir. Yetişkinlerde ise % 20 lik propolis ekstraktının, tinidazol ve anti protozoa ilaçlarıyla aynı dozda etki gösterdiği bulunmuştur. Propolis, Danimarka’da ülser ve Crohn hastaları üzerinde denenmiştir. Propolis ekstraktının ülser üzerinde etkili olduğu fakat Crohn hastalığına etkisi olmadığı bulunmuştur.
İltihaplanmalar
Aseptik necrosis hastası olan 22 hastaya düzenli olarak propolis enjekte edilmiş, 32 hastaya ise aynı şartlarda normal tedavi uygulanmıştır. Propolis tedavisi uygulanan hastalarda diğerlerine göre belirgin gelişmeler gözlenmiştir. Vajina ve uterus iltihaplanması şikayeti olan 90 hastaya % 3’lük propolis etanol ekstraktı uygulanmış ve % 50’den fazlasında olumlu gelişmeler sağlanmıştır.
Tüberküloz
Eski Sovyetler Birliği’nden V.H. Karinova ve E.l. Rodionova farklı türlerde ve aşamalardaki 135 tüberküloz hastasıyla çalışmışlardır. Hastaların yaş aralığı 6 ile 50 arasındaydı. Hastalara, alınan tepkiye göre, günde 3 kez 4 ile 10 ay arasında propolis uygulanmıştır. Çalışma sonucunda 12 hasta haricinde bütün hastaların iyileştiği gözlenmiştir. Bu 12 hastanın ise böbrek tüberkülozu olduğu tespit edilmiştir.
Ülser
Romanya’da Dr. A. Vasilca ve Dr. Eugenia Milcu propolisin ülser üzerindeki tedavi edici özellikleri üzerinde çalışmışlardır. 34 kronik ülser hastasına 4 hafta boyunca propolis ekstraktı verilmiştir. 28 hasta tamamen iyileşirken 6 hastada önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Bazı hastalara doku biyopsisi uygulanmış ve propolisin yenileyici etkisi gözlenmiştir.
Mitoz
N. Popovic ve N. Oita adındaki Romanyalı medikal araştırmacılar, propolisin hücre bölünmesi üzerindeki etkileri ile ilgili bir bildiri yayınlamışlardır. Araştırmacılar, dokunun hiçbir zaman tamamen kanserli hale gelmediğini, her zaman sağlıklı hücrelerin bulunduğunu ve normal hücrelerin aktivitelerinin kanserli hücreler tarafından etkilendiğini belirtmişlerdir. Propolisin, kanserli hücreleri durdurarak, normal hücrelerin aktivitesini arttırdığını ve dokunun normal hale gelmesini sağladığını ortaya koymuşlardır.
Kolit
Bulgaristan’dan Dr. S. Nikolov ve arkadaşları, propolisin akut ve kronik kolit üzerindeki etkisini incelemişlerdir. Çalışmaya, yaşları 20 ile 65 arasında değişen 45 hasta katılmıştır. Hastalara günde üç defa yemeklerden önce propolis ekstraktı verilmiştir. Sonuçta toplam 43 hastada olumlu sonuç elde edilmiştir. Bunlardan 26’sında çok iyi, 12’sinde iyi kalanları ise memnuniyet verici şekilde iyileşme gözlenmiştir. Sadece iki hastada herhangi bir gelişme gözlenmemiştir. Çoğu hastada yedinci günde iyileşme başlamış ve ondokuzuncu ya da yirminci günde tamamen iyileşme görülmüştür.
Bağışıklık Sistemi
Propolisin en çok araştırılan ve yaygın olarak kabul edilen özelliği bağışıklığı arttırıcı özelliğidir. Propolis, doğal, salgı bezlerini aktive eden geniş spektrumlu antibiyotiktir. Propolis sadece enfeksiyonları engelemenin yanında, onları vücuttan temizler.
Çok sayıda deneyle ortaya konduğu gibi, propolis, bakterileri, virüsleri, mantarları ve hatta penisiline dayanıklı staphlococcus’u ortadan kaldırır.
Propolis virüslere karşı çok güçlüdür. Bu etki propoliste bulunan bioflavanoidlerin koruyucu etkisi sayesinde gerçekleşmektedir. Virüsler, proteinlerin dış kısmına yerleşirler. Eğer engellenmezse, bu tehlikeli ve enfekte edici madde taşıyıcı organizmada serbest kalır. Maalesef, böyle bir durumda, enzimler sayesinde protein dış kısmını parçalarlar ve böylece zararlı madde istem içerisine yayılır. Sistemde propolisin bulunması durumunda ise bu durum gerçekleşmez. Bioflavanoidler, proteinin dış kısmını parçalayan enzimleri inhibe eder ve viral maddeyi içeriye hapseder. Aynı flavanoidler, virüsün etrafını kaplayarak aktivitesini engellerler. Bioflavanoidlerin varlığında, taşıyıcı, virüslere karşı bağışıklık kazanmış olur.
Diğer bir yol ise propolisin fagosite aktivitesini güçlendirerek bağışıklık sistemine yardımcı olur. Fagositler, mikroorganizmaların etrafını sarar, içine alır ve sindirerek ortadan kaldırırlar. Propolis sayesinde gerçekleşen bu etki, birçok Sovyet ve Avrupalı bilim adamı tarafından gözlenmiş ve yayınlanmıştır.
PROPOLİS KALİTESİ
Propolis kovandan çıkarıldığında taş sertliğindedir. Bu durumda içeriğinde yüzde 40 oranında balmumu, yüzde 15-20 oranında ise toz ve diğer artık materyaller bulunur. Kovandan çıkışı ardından kullanıma hazırlanması iki şekilde olabilir:
1-Reçinemsi Toz Hali: Derin dondurucuda tutularak kristalize edilip ardından kırıcı bir makinada çekilerek toz haline getirilir. Bu aşamadan sonra yüzde 10 civarında silisyum dioksit katılarak içindeki balmumu nedeniyle yapışması önlenir veya birbirine yapışan balmumu nedeniyle macun şeklini alır. Kapsüllere konarak ya da 70 derecede alkolde çözerek kullanılması mümkün olabilir. Kullanıma bu şekilde sunulan ürünün kalitesi sadece içeriğindeki aktif maddenin oranına göre belirlenir. İçeriğinin yalnızca küçük bir oranı propolisin etkin maddelerini içerir.
2-Propolis Ekstraktı: İlk haldeki Propolis işlemden geçirilip damıtılarak içeriğindeki balmumu ve diğer başka materyallerden arındırılır. Ayrıca etkin maddeleri temel alınarak saflaştırma işlemine devam edilir. Böylece propolis ekstraktı ortaya çıkar. Uygulanan prosedüre Yüzde 30 saflıktan yüzde 70 saflığa kadar değişik saflıkta ekstraktlar elde edilebilir. Propolis ekstraktında saflık ve etkin madde oranlarının gözönüne alınmasıyla kalite kategorisi belirlenir. Saflık derecesi ve içeriğiyle (çekilmiş propolise göre) 3 kattan 7 kata kadar daha etkin olabilir.
KULLANIM ŞEKLİ VE SAKLAMA KOŞULLARI:
Oda Sıcaklığında Muhafaza Ediniz.
Propolis oda sıcaklığında 18 ay boyunca besin değerini ve özelliklerini korur.
Kullanım Dozajları:!
Genel Kullanım amaçları için günlük doz olarak propolis ekstraktlarından 2 gram alınabilir. Salgınlar, hastalık ve enfeksiyonlarla mücadele dönemlerinde bu dozlar 2-3 misline kadar artırılabilir.
Çocuklar için ise 1-3 yaş arasında günlük doz 250 mg(Çay kaşığının 8'de 1'i)3-6 yaş arasında ise çay kaşığının dörtte biri (500 mg), 12 yaşına kadar günlük bir gram ve 12 yaşından büyüklerde ise yetişkin dozları kullanılabilir.
Kullanım Şekilleri..
Su içinde tüketim ve kullanım: Ağız sağlığı için ekstraktından yarım litre suya bir tatlı kaşığı konup çalkalayarak bu sıvı ile gargara yapılabilir. Yine aynı sıvıdan sabah akşam birer yudum alınabilir. Bu sıvı kahve ya da meyve suyu gibi içeceklere de katılarak tüketilebilir.
Ekstraktın toz halinde kullanımı: Zevke göre propolis dozu direkt bala ya da yoğurda katılarak alınabilir.
Propolis şurubu: 75 gram bal, 5 gram propolis ekstraktı ve 20 gram ılık su karıştırılarak propolis şurubu yapılabilir.
Bal-arı sütü-polen-propolis karışımı: 1 kg bala 200 gram arı sütü, 200 gram havanda dövülmüş polen, 50 gram propolis ekstraktı katılarak yaz-kış tüketilebilecek, soğuk algınlığından, iltihabi hastalıklardan korunum veren, yaşama enerji ve gençlik katan bir iksir hazırlanabilir.
Deri üzerindeki sorunlu bölgelere (yara, yanık, siğil, sivilce, iltihap vb.) önce bala sonra propolise temas edilip parmaklar arasında yayılarak doğrudan tatbik edildiğinde en güçlü merhemlere oranla 4 kat daha hızlı iyileşme gözlenir.
Eğer, ılık su-süt karışımına 10 gram polen (iki tatlı kaşığı), 2 gram (silme tatlı kaşığı) propolis, arzuya göre biraz bal eklenip karıştırarak yavaş yavaş tüketilirse baş ağrısı, yorgunluk, stres ve gerginliğe ya da hastalık ve sakatlanmalardan kaynaklanan ağrı ve sızılara karşı terapik etki sağlar. Ağrıları dindiren etki göstermesi yanı sıra ılık sıvı halinde bu kullanım ağız-içi sorunları ve sindirim sistemi rahatsızlıklarına iyi gelir.
Şampuana katılarak kepeğe karşı ve saç sağlığı için kullanılabileceği gibi tüm ten yüzeyine şampuan vasıtasıyla nüfuz ettirerek genel deri sağlığı amacıyla da kullanılabilir.
Çocuklarınıza Sevecekleri Karışımlar İçinde Veriniz..
Propolisin saf halinin toz halinde ya da ekstrakt halde tadı çocukların hoşuna gitmez. Çocuklarımıza yukarıda örneği verildiği gibi bal içinde karıştırarak verebileceğimiz gibi, hoşlarına gidecek daha başka karışımlar da sozkonusu olabilir. Örneğin pekmez-yoğurt-propolis ya da reçel-propolis-ekmek gibi.
Yan Etkileri
Saptanmış herhangi bir yan etkisi gözlenmemekle birlikte, yukarıda belirtilen dozların çok üzerinde kullanımları önerilmemektedir.
Propolisin yararları konulu araştırmalar ile ilgili kaynaklar/referanslar
Antibacterial activity of Brazilian propolis and fractions against oral anaerobic bacteria Journal of Ethnopharmacology, Volume 80, Issue 1, April 2002, Pages 1-7
F. A. Santos, E. M. A. Bastos, M. Uzeda, M. A. R. Carvalho, L. M. Farias, E. S. A. Moreira, F. C. Braga
Ghisalberti, 1979 E.L. Ghisalberti, Propolis: a review, Bee World 60 (1979), pp. 59–84.)
Barak V, Birkenfeld S, Halperin T, et al. The effect of herbal remedies on the production of human inflammatory and anti-inflammatory cytokines. Isr Med Assoc J 2002;4(11 Suppl):919-922.
Black RJ. Vulval eczema associated with propolis sensitization from topical therapies treated successfully with pimecrolimus cream. Clin Exp Dermatol 2005;30(1):91-92.
Borrelli F, Maffia P, Pinto L, et al. Phytochemical compounds involved in the anti inflammatory effect of propolis extract. Fitoterapia 2002;73 Suppl 1:S53-S63.
Botushanov PI, Grigorov GI, Aleksandrov GA. A clinical study of a silicate toothpaste with extract from propolis. Folia Med (Plovdiv ) 2001;43(1-2):28-30.
Boyanova L, Derejian S, Koumanova R, et al. Inhibition of Helicobacter pylori growth in vitro by Bulgarian propolis: preliminary report. J Med Microbiol 2003;52(Pt 5):417-419.
Cardile V, Panico A, Gentile B, et al. Effect of propolis on human cartilage and chondrocytes. Life Sci 2003;73(8):1027-1035.
Chen CN, Wu CL, Shy HS, et al. Cytotoxic prenylflavanones from Taiwanese propolis. J Nat Prod 2003;66(4):503-506.
Cicala C, Morello S, Iorio C, et al. Vascular effects of caffeic acid phenethyl ester (CAPE) on isolated rat thoracic aorta. Life Sci 2003;73(1):73-80.
Cos P, Rajan P, Vedernikova I, et al. In vitro antioxidant profile of phenolic acid derivatives. Free Radic Res 2002;36(6):711-716.
Crisan I, Zaharia CN, Popovici F, et al. Natural propolis extract NIVCRISOL in the treatment of acute and chronic rhinopharyngitis in children. Rom J Virol 1995;46(3-4):115-133.
el Khatib AS, Agha AM, Mahran LG, et al. Prophylactic effect of aqueous propolis extract against acute experimental hepatotoxicity in vivo. Z Naturforsch [C ] 2002;57(3-4):379-385.
Eley BM. Antibacterial agents in the control of supragingival plaque--a review. Br Dent J 1999;186(6):286-296.
Gregory SR, Piccolo N, Piccolo MT, et al. Comparison of propolis skin cream to silver sulfadiazine: a naturopathic alternative to antibiotics in treatment of minor burns. J Altern Complement Med 2002;8(1):77-83.
Gulbahar O, Ozturk G, Erdem N, et al. Psoriasiform contact dermatitis due to propolis in a beekeeper. Ann Allergy Asthma Immunol 2005;94(4):509-511.
Han S, Sung KH, Yim D, et al. Activation of murine macrophage cell line RAW 264.7 by Korean propolis. Arch Pharm Res 2002;25(6):895-902.
Hegazi AG, Abd El Hady FK. Egyptian propolis: 3. Antioxidant, antimicrobial activities and chemical composition of propolis from reclaimed lands. Z Naturforsch [C ] 2002;57(3-4):395-402.
Henschel R, Agathos M, Breit R. Occupational contact dermatitis from propolis. Contact ,Hermatitis 2002;47(1):52.
Mahmoud AS, Almas K, Dahlan AA. The effect of propolis on dentinal hypersensitivity and level of satisfaction among patients from a university hospitalRiyadh, Saudi Arabia. Indian J Dent.Res 1999;10(4):130-137.
Murray MC, Worthington HV, Blinkhorn AS. A study to investigate the effect of a propolis-containing mouthrinse on the inhibition of de novo plaque formation. J Clin Periodontol 1997;24(11):796-798.
Orsolic N, Knezevic AH, Sver L, et al. Immunomodulatory and antimetastatic action of propolis and related polyphenolic compounds. J Ethnopharmacol 2004;94(2-3):307-315.
Park YK, Koo MH, Abreu JA, et al. Antimicrobial activity of propolis on oral microorganisms. Curr Microbiol 1998;36(1):24-28.
Russo A, Cardile V, Sanchez F, et al. Chilean propolis: antioxidant activity and antiproliferative action in human tumor cell lines. Life Sci 2004;76(5):545-558.
Scifo C, Cardile V, Russo A, et al. Resveratrol and propolis as necrosis or apoptosis inducers in human prostate carcinoma cells. Oncol Res 2004;14(9):415-426.
Vynograd N, Vynograd I, Sosnowski Z. A comparative multi-centre study of the efficacy of propolis, acyclovir and placebo in the treatment of genital herpes (HSV). Phytomedicine 2000;7(1):1-6.
Caffeic acid phenethyl ester induces growth arrest and apoptosis of colon cancer cells via the beta-catenin/T-cell factor signaling. Anticancer Drugs. 2006 Aug;17(7):753-62. PMID: 16926625 [PubMed - in process Brazilian natural dietary components (annatto, propolis and mushrooms) protecting against mutation and cancer. Hum Exp Toxicol. 2006 May;25(5):267-72. Review. PMID: 16758769 [PubMed - indexed for MEDLINE]
Abd El Hady FK, Hegazi AG. Egyptian propolis: 2. Chemical composition, antiviral and antimicrobial activities of East Nile Delta propolis. Z Naturforsch [C ] 2002;57(3-4):386-394
Almas K, Mahmoud A, Dahlan A. A comparative study of propolis and saline application on human dentin. A SEM study. Indian J Dent.Res 2001;12(1):21-27.
27 Kasım 2012 Salı
ZEYTİNYAĞLI YİYEMEM AMAN
Zeytinyağı üzerine söylenecek çok söz vardır, ama biz aşağıdaki metni iletmekte kalalım.
Buradan dahi çıkartılabilinecek kıstaslar vardır.
ZEYTİNYAĞLI YİYEMEM AMAN
Buradan dahi çıkartılabilinecek kıstaslar vardır.
ZEYTİNYAĞLI YİYEMEM AMAN
Bursa yöresine ait bu türkü 2 Kasım 1954 tarihinde İhsan Kaplayan' dan kaynak gösterilerek
Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiştir (THM Repertuar numarası 1133).
Marshall Planı 2. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konan
ABD kaynaklı bir ekonomik yardım paketidir. Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 16 ülke, bu plan uyarınca
ABD'den ekonomik kalkınma yardımı almıştır (wikipedia).
ABD geçmişten beri dünyanın en büyük mısır üretici ülkesidir.
ABD birikmiş olan mısır dağlarını eritmenin bir yolu olarak mısırözü yağı ihracaatını keşfetmiştir.
Marshal yardımının koşullarından biri Türkiye'nin ABD’den mısırözü yağı almasıdır
(Yeni Sömürgecilik Açısından Gıda Emperyalizmi, Osman Nuri Koçtürk, Toplum Yayınları, 1966).
Buna koşut olarak Türkiye’de ilk margarin fabrikası kurulur.
Yine aynı dönemde yüz binlerce zeytin ağacı sökülerek bir katliam yapılır.
Kalan zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinyağının büyük bölümü ABD tarafından
Dolar karşılığı alınır ve mısırözü yağı TL karşılığı satılır.
Türk insanı zeytinyağından soğutulur ve mısırözü yağı ile margarine alıştırılır.
Bu amaçla zeytinyağı ısınırsa kanser yapar gibi yalanlar uydurmaktan da geri kalınmaz.
Hâlbuki zeytinyağı halk ağzındaki deyişiyle dumanlaşma derecesi en yüksek
(en zor yanan) sıvı yağlardan biridir.
Bununla da kalınmaz, kötülemek için tıpkı bugün yapılan halkla ilişkiler endüstrisi çalışmaları gibi
“Zeytinyağlı yiyemem aman, basmadan fistan giyemem aman...”
diye türkü sipariş edilir ve ülkenin en popüler türküsü yapılır.
Katı yağ/margarine mahkûm edilen halk, 20-30 yıl içinde bir kaşık yağa bile muhtaç hâle getirilir.
Basma giyen kadınlar da plastik giysilerle tanıştırılır…
Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiştir (THM Repertuar numarası 1133).
Marshall Planı 2. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konan
ABD kaynaklı bir ekonomik yardım paketidir. Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 16 ülke, bu plan uyarınca
ABD'den ekonomik kalkınma yardımı almıştır (wikipedia).
ABD geçmişten beri dünyanın en büyük mısır üretici ülkesidir.
ABD birikmiş olan mısır dağlarını eritmenin bir yolu olarak mısırözü yağı ihracaatını keşfetmiştir.
Marshal yardımının koşullarından biri Türkiye'nin ABD’den mısırözü yağı almasıdır
(Yeni Sömürgecilik Açısından Gıda Emperyalizmi, Osman Nuri Koçtürk, Toplum Yayınları, 1966).
Buna koşut olarak Türkiye’de ilk margarin fabrikası kurulur.
Yine aynı dönemde yüz binlerce zeytin ağacı sökülerek bir katliam yapılır.
Kalan zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinyağının büyük bölümü ABD tarafından
Dolar karşılığı alınır ve mısırözü yağı TL karşılığı satılır.
Türk insanı zeytinyağından soğutulur ve mısırözü yağı ile margarine alıştırılır.
Bu amaçla zeytinyağı ısınırsa kanser yapar gibi yalanlar uydurmaktan da geri kalınmaz.
Hâlbuki zeytinyağı halk ağzındaki deyişiyle dumanlaşma derecesi en yüksek
(en zor yanan) sıvı yağlardan biridir.
Bununla da kalınmaz, kötülemek için tıpkı bugün yapılan halkla ilişkiler endüstrisi çalışmaları gibi
“Zeytinyağlı yiyemem aman, basmadan fistan giyemem aman...”
diye türkü sipariş edilir ve ülkenin en popüler türküsü yapılır.
Katı yağ/margarine mahkûm edilen halk, 20-30 yıl içinde bir kaşık yağa bile muhtaç hâle getirilir.
Basma giyen kadınlar da plastik giysilerle tanıştırılır…
Gençlik iksiri bulundu
18 Ekim 2012 Perşembe - 17:17
Fareler üzerinde yapılan deneylerde genç yaştaki farelerin kanı nakledilen yaşlı farelerde beyin hücrelerinin canlandığı, hafızanın geliştiği tespit edildi.
DIŞ HABERLER/EMİN ARVAS - - Fareler üzerinde yapılan deneylerde genç yaştaki farelerin kanı nakledilen yaşlı farelerde beyin hücrelerinin canlandığı, hafızanın geliştiği tespit edildi. Araştırmanın insanlar için de büyük ümitler taşıdığı bildirildi.
ABD'de Stanford Ü
18 Ekim 2012 Perşembe - 17:17
Fareler üzerinde yapılan deneylerde genç yaştaki farelerin kanı nakledilen yaşlı farelerde beyin hücrelerinin canlandığı, hafızanın geliştiği tespit edildi.
DIŞ HABERLER/EMİN ARVAS - - Fareler üzerinde yapılan deneylerde genç yaştaki farelerin kanı nakledilen yaşlı farelerde beyin hücrelerinin canlandığı, hafızanın geliştiği tespit edildi. Araştırmanın insanlar için de büyük ümitler taşıdığı bildirildi.
ABD'de Stanford Ü
niversitesi'ndeki bilim adamları tarafından yapılan deneylerin çok başarılı geçtiği, 18 aylık farelerin hafıza testlerinde 4 aylık fareler kadar yüksek skor elde ettiği bildirildi. Farelerin ömrü 18 ay ila 2 sene arasında değişiyor.
Araştırmanın insanlar üzerinde de olumlu sonuçlar vermesi halinde insanlarda yaşlanmanın etkilerinin ortadan kalkabileceği belirtildi. Orta yaştaki insanlara düzenli olarak 20 yaşı civarındaki gençlerin kanının nakledilebileceği, bunun Alzhiemer hastalığını da uzakta bırakacağı ifade edildi.
Araştırmacı Saul Villeda, ABD'de New Orleans'taki Sinir Bilimi Derneği konferansında yaptığı konuşmada, nakledilenin sadece kan olacağı için hiçbir yan etkisinin de olmayacağını söyledi.
Araştırmanın insanlar üzerinde de olumlu sonuçlar vermesi halinde insanlarda yaşlanmanın etkilerinin ortadan kalkabileceği belirtildi. Orta yaştaki insanlara düzenli olarak 20 yaşı civarındaki gençlerin kanının nakledilebileceği, bunun Alzhiemer hastalığını da uzakta bırakacağı ifade edildi.
Araştırmacı Saul Villeda, ABD'de New Orleans'taki Sinir Bilimi Derneği konferansında yaptığı konuşmada, nakledilenin sadece kan olacağı için hiçbir yan etkisinin de olmayacağını söyledi.
Kansere mucize çözüm: Asprin!
Kansere mucize çözüm: Asprin!
Aspirinin, kolon ve rektum kanserlerine yakalanan ve gen mutasyonuna sahip kişilerin ömrünün uzamasını sağlayabileceği belirlendi. 26.10.2012 10:52
TÜBİTAK, kanserin vücuda yayılmasını sağlayan tümör damarlanmasını durduracak ilaç üzerinde çalışıyor. Fareler üzerinde denenen ilaç, tümörün beslenme ve gizlenme kalkanını düşürdü.
ÇAĞIN vebası kansere TÜBİTAK neşter atttı. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Enstitüsü (GMBE) kanseri durduracak ilaç üzerinde çalışıyor.
Kurumdan yapılan açıklamaya göre, tümör damarlanmasını engelleme özelliğine sahip ‘rekombinant antikorların' kanser tedavisinde kullanmaya yönelik olarak yeni bir ilaç hammaddesi geliştiriliyor.
Uluslararası patent başvuruları yapılan çalışmada büyük bir ilerleme kaydedildi. Fareler üzerinde denenen ilaç, tümörlü hücrelerin bağışıklık sistemi tarafından tespit edilmesini engelleyen kalkanını ortadan kaldırdı. Bağışıklık sistemini kanser hücrelerini yok etmesi için harekete geçmeye zorlayan ilaç kanserli hücrenin damarlanma denilen beslenme kaynaklarını kesti. Böylece kanserli hücre büyümeden bağışıklık sistemi tarafından yok edildi.
Hedefe yönelik ilaç teknolojisi
Günümüzde damarlanma karşıtı yeni nesil ilaçlar kanser tedavisinde kullanılıyor. Tıp dünyasında yeni nesil ilaçlar teknoloji alanındaki gelişmelere paralel olarak artık istenen hedefe güdümlü mermiler gibi yönlendirilebiliyor. Bu sayede ilaçların hastalıklarla mücadele etkisi artarken, normal dokulara zararı gibi istenmeyen yan etkileri azalıyor. Ancak tedavi amaçlı kullanımlarda insan vücudu bu ilaçlara karşı alerjik cevap veriyor. Bu da başarı oranını oldukça düşürüyor.
Türkiye ekonomisine büyük katkı
Proje sonunda ortaya çıkacak sonuçlar ve antikor mühendisliğinin sunduğu olanaklardan da yararlanılarak TÜBİTAK'ta geliştirilmiş olan bu damarlanma karşıtı özelliğe sahip fare antikorları insana uyumlu hale getirilecek. Böylece, kanser tedavisinde ve damarlanma ile ilişkili çeşitli hastalıklarda kullanılabilecek insana uyumlu antikor yapılarının elde edilmesi hedefleniyor. Ayrıca ilaçla, milli biyoteknolojik ilaç sektörünün oluşturulması hedefleri doğrultusunda Türkiye ekonomisine önemli oranda katkı sağlayacak.
DÜNYADA HER YIL 7 MİLYON KİŞİ KANSERDEN ÖLÜYOR
Tüm dünyayı ilgilendiren ve sınır tanımayan küresel bir sorun olan kanser, ölüm nedenleri arasında kalp hastalıklarından sonra ikinci sırada geliyor. Dünyadaki tüm ölümlerin yüzde 12.5'i kanserden kaynaklanıyor.
Kanser nedeniyle meydana gelen ölümler AIDS, verem ve sıtma yüzünden gerçekleşen ölümlerin toplamından daha fazla. Dünyada bugün yaklaşık 25 milyon kanser hastası bulunuyor. Dünyada her yıl 7 milyon kişi kanserden ölüyor. 2020 yılına kadar bu rakamın 10 milyonu geçmesinden endişe ediliyor. Dünyada her yıl 160 bin çocuk kansere yakalanırken bunların 90 bini yaşamını yitiriyor.
Aspirinin, kolon ve rektum kanserlerine yakalanan ve gen mutasyonuna sahip kişilerin ömrünün uzamasını sağlayabileceği belirlendi. 26.10.2012 10:52
TÜBİTAK, kanserin vücuda yayılmasını sağlayan tümör damarlanmasını durduracak ilaç üzerinde çalışıyor. Fareler üzerinde denenen ilaç, tümörün beslenme ve gizlenme kalkanını düşürdü.
ÇAĞIN vebası kansere TÜBİTAK neşter atttı. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Enstitüsü (GMBE) kanseri durduracak ilaç üzerinde çalışıyor.
Kurumdan yapılan açıklamaya göre, tümör damarlanmasını engelleme özelliğine sahip ‘rekombinant antikorların' kanser tedavisinde kullanmaya yönelik olarak yeni bir ilaç hammaddesi geliştiriliyor.
Uluslararası patent başvuruları yapılan çalışmada büyük bir ilerleme kaydedildi. Fareler üzerinde denenen ilaç, tümörlü hücrelerin bağışıklık sistemi tarafından tespit edilmesini engelleyen kalkanını ortadan kaldırdı. Bağışıklık sistemini kanser hücrelerini yok etmesi için harekete geçmeye zorlayan ilaç kanserli hücrenin damarlanma denilen beslenme kaynaklarını kesti. Böylece kanserli hücre büyümeden bağışıklık sistemi tarafından yok edildi.
Hedefe yönelik ilaç teknolojisi
Günümüzde damarlanma karşıtı yeni nesil ilaçlar kanser tedavisinde kullanılıyor. Tıp dünyasında yeni nesil ilaçlar teknoloji alanındaki gelişmelere paralel olarak artık istenen hedefe güdümlü mermiler gibi yönlendirilebiliyor. Bu sayede ilaçların hastalıklarla mücadele etkisi artarken, normal dokulara zararı gibi istenmeyen yan etkileri azalıyor. Ancak tedavi amaçlı kullanımlarda insan vücudu bu ilaçlara karşı alerjik cevap veriyor. Bu da başarı oranını oldukça düşürüyor.
Türkiye ekonomisine büyük katkı
Proje sonunda ortaya çıkacak sonuçlar ve antikor mühendisliğinin sunduğu olanaklardan da yararlanılarak TÜBİTAK'ta geliştirilmiş olan bu damarlanma karşıtı özelliğe sahip fare antikorları insana uyumlu hale getirilecek. Böylece, kanser tedavisinde ve damarlanma ile ilişkili çeşitli hastalıklarda kullanılabilecek insana uyumlu antikor yapılarının elde edilmesi hedefleniyor. Ayrıca ilaçla, milli biyoteknolojik ilaç sektörünün oluşturulması hedefleri doğrultusunda Türkiye ekonomisine önemli oranda katkı sağlayacak.
DÜNYADA HER YIL 7 MİLYON KİŞİ KANSERDEN ÖLÜYOR
Tüm dünyayı ilgilendiren ve sınır tanımayan küresel bir sorun olan kanser, ölüm nedenleri arasında kalp hastalıklarından sonra ikinci sırada geliyor. Dünyadaki tüm ölümlerin yüzde 12.5'i kanserden kaynaklanıyor.
Kanser nedeniyle meydana gelen ölümler AIDS, verem ve sıtma yüzünden gerçekleşen ölümlerin toplamından daha fazla. Dünyada bugün yaklaşık 25 milyon kanser hastası bulunuyor. Dünyada her yıl 7 milyon kişi kanserden ölüyor. 2020 yılına kadar bu rakamın 10 milyonu geçmesinden endişe ediliyor. Dünyada her yıl 160 bin çocuk kansere yakalanırken bunların 90 bini yaşamını yitiriyor.
Şekerin zararları
Şekerin zararları
1. Şeker kanser hücrelerinin en çok sevdiği şeydir.
2. Şeker bağışıklık sisteminizi zayıflatabilir.
3. Şeker vücudunuzun mineral dengesini bozabilir.
4. Şeker çocuklarda hiperaktivite, endişe, dikkat bozukluğu ve huysuzluğ
1. Şeker kanser hücrelerinin en çok sevdiği şeydir.
2. Şeker bağışıklık sisteminizi zayıflatabilir.
3. Şeker vücudunuzun mineral dengesini bozabilir.
4. Şeker çocuklarda hiperaktivite, endişe, dikkat bozukluğu ve huysuzluğ
a sebep olabilir.
5. Şeker çocuklarda uyuşukluğa sebep olabilir.
6. Şeker çocukların okul başarısını olumsuz etkileyebilir.
7. Şeker trigliserit seviyesinde belirgin bir artışa sebep olabilir.
8. Şeker bakteri enfeksiyonları na karşı savunma sistemini zayıflatabilir.
9. Şeker böbreklere hasar verebilir.
10. Şeker krom eksikliğine yol açabilir.
11. Şeker bakır eksikliğine yol açabilir.
12. Şeker kalsiyum ve bakır emilimini engeller.
13. Şeker meme, yumurtalık, prostat ve rektum kanserine yol açabilir.
14. Şeker kadınlarda daha büyük risk oluşturmak üzere, kolon kanserine sebep olabilir.
15. Şeker safra kesesi kanseri için risk faktörü olabilir.
16. Şeker gözleri bozabilir.
17. Şeker serotonin seviyesini yükseltir; bu da kan damarlarını daraltabilir.
18. Şeker Hipoglisemiye sebep olabilir.
19. Şeker midenin asidik olmasına yol açabilir.
20. Şeker çocuklarda adrenalin seviyesini artırabilir.
21. Şeker koroner kalp hastalığı riskini artırabilir.
22. Şeker ciltte kuruma ve saç beyazlamasına yol açarak yaşlanma sürecini hızlandırabilir.
23. Şeker alkol bağımlılığına yol açabilir.
24. Şeker diş çürüklerini artırabilir.
25. Şeker kilo alımı ve aşırı şişmanlığa katkıda bulunabilir.
26. Yüksek miktarda şeker yemek Crohn’s hastalığı ve ülseratif kolit riskini artırır.
27. Şeker kireçlenmeye sebep olabilir.
28. Şeker astıma sebep olabilir.
29. Şeker mantar enfeksiyonları na sebep olabilir.
30. Şeker safra taşı oluşmasına yol açabilir.
31. Şeker böbrek taşı oluşmasına yol açabilir.
32. Şeker istemik kalp hastalığına yol açabilir.
33. Şeker apendisite yol açabilir.
34. Şeker Multipl Skleroz (MS) hastalığının belirtilerini şiddetlendirebilir.
35. Şeker dolaylı olarak hemoroide yol açabilir.
36. Şeker damarlarda varise yol açabilir.
37. Şeker osteoporoz oluşumuna katkıda bulunabilir.
38. Şeker salya asiditesine katkıda bulunabilir.
39. Şeker insülin sensitivitesinde düşüşe sebep olabilir.
40. Şeker glikoz toleransının düşmesine sebep olur.
41. Şeker büyüme hormonunu azaltabilir.
42. Şeker toplam kolesterolü artırabilir.
43. Şeker sistolik kan basıncını artırabilir.
44.Şeker gıda alerjilerine sebep olur.
45. Şeker diyabet oluşumuna katkıda bulunabilir.
46. Şeker hamilelikte kan zehirlenmesine yol açabilir.
47. Şeker çocuklarda egzama oluşuma katkıda bulunabilir.
48. Şeker kardiyovasküler hastalığa sebep olabilir.
49. Şeker DNA yapısını bozabilir.
50. Şeker katarakta sebep olabilir.
51. Şeker amfizeme sebep olabilir.
52. Şeker ateroskleroza sebep olabilir.
53. Şeker serbest radikal oluşumuna sebep olabilir.
54. Şeker enzimlerin işlevselliğini düşürür.
55. Şeker karaciğer hücrelerinin bölünmesine sebep olabilir; bu da karaciğerin boyutlarını büyütür.
56. Şeker karaciğerde yağ miktarını artırabilir.
57. Şeker karaciğerde patolojik değişimlere yol açabilir.
58. Şeker pankreasa zarar verebilir.
59. Şeker kabızlığa sebep olabilir.
60. Şeker miyopluğa sebep olabilir.
61. Şeker hipertansiyona sebep olabilir.
62. Şeker migren de dahil olmak üzere baş ağrılarına sebep olabilir.
63. Şeker beyin dalgalarını artırabilir; bu da beynin düşünme kabiliyetini zayıflatır.
64. Şeker depresyona sebep olabilir.
65. Şeker hormonal dengesizliğe sebep olabilir.
66. Şeker Alzheimer hastalığı riskini artırabilir.
Şekerin gizli isimleri
Yiyeceklerin “içindekiler” listesinde şekerin farklı isimlerle gizlenmiş olduğunu görebilirsiniz. Bu isimler ne mi? Sakaroz, esmer şeker, mısır şurubu, nişasta bazlı sıvı şeker, dekstroz, sorbitol, mannitol, xylitol, früktoz, meyve şurubu, glikoz, glikoz şurubu, bal, invert şeker, laktoz, maltoz, akçaağaç şurubu, melas, şeker şurubu, turbinado, amazake.
Şekerin vücudunuza zararları
• Fazla şeker tüketmek kan şekerini çok çabuk artırıyor ve pankreas aşırı insülin salgılıyor. Buna “metabolik sendrom” deniyor. İnsülin, şekeri regüle ettikten sonra fazlasını yağ olarak depoluyor. Kan şekerindeki ani düşüşse sürekli acıkma hissine ve yemeye yol açıyor.
• Diş çürümesi başta olmak üzere, obezite, diyabet, kalp ve dolaşım hastalıkları, böbrek taşları, kanser, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, kronik yorgunluk sendromu ve kemik erimesine neden oluyor.
• Kan dolaşımıyla vücudun her tarafına taşınan şeker özellikle de göbek, kalçalar, göğüsler ve bacağın üst kısmında toplanıyor. Bu bölgeler de dolduğunda, yağ asitleri kalp ve böbrek gibi aktif organlara dağılıyor. Bu organlar gittikçe yavaşlıyor ve sonuçta dokuları bozularak yağa dönüşüyor.
• Bağışıklık sistemi zayıflıyor. Vücut soğuk, sıcak veya mikroplara karşı koyamıyor.
Her yerde “şeker” var
Kek, pasta, baklava gibi tatlı yiyeceklerin içinde şeker olduğunu zaten biliyoruz. Tehlikeli olan gelişme, şekerin artık yerli yersiz neredeyse bütün hazır gıdaların içine koyulur hale gelişi… Bebek maması, mısır gevreği, sosis, mayonez, ketçap, pizza, hamburger ekmeği, kola, hazır meyve suyu gibi gıdalar şekerle tüketici gözünde daha çekici hale getiriliyor. Doğuştan tatlıya yatkınlığı olan insanoğlu da, farkında olmadan bu çekime kapılıyor ve satışlar artıyor. Gittikçe daha fazla satın alıyor, daha yiyoruz bu gıdaları.
Çocuklar ve bebekler için çok sakıncalı
şekerin zararlarıÖzellikle bebek mamasında bile şeker olması, çocukların beslenme zevkinin bir ömür boyu yanlış bir yolda gitmesine neden oluyor. Günümüzde artan aşırı şişmanlığını sorumlularından biri de bebekken tanışılan şeker olsa gerek. Bebek mamasında anne sütüne oranla yüzde 60 daha fazla şeker bulunuyor!
Şekerdeki genetik risk
Şekerle ilgili çok önemli başka bir tehlike daha var. Genetiğiyle oynanmış mısırdan “mısır şekeri” üretiliyor. “Nişasta bazlı sıvı şeker” de denilen bu “oynanmış” şeker, çikolata, gofret, gazlı içecek, baklava, mısır gevreği gibi endüstriyel gıdalarda en çok kullanılan şeker türü. Genetiğiyle oynanmış gıdalar ise, başlı başına sayfalarca yazı yazılabilecek bir konu. Doğal halinde değil, insan eliyle “oynanmış” genlere sahip yiyecekler yediğimizde, bizim vücudumuzda da genlerimizi ilgilendiren değişiklikler olabileceğinden korkuyor bilim adamları. Günümüzde yaygınlaşan besin alerjileri, kanser gibi rahatsızlıkları n nedenlerinden biri olduğu düşünülüyor.
5. Şeker çocuklarda uyuşukluğa sebep olabilir.
6. Şeker çocukların okul başarısını olumsuz etkileyebilir.
7. Şeker trigliserit seviyesinde belirgin bir artışa sebep olabilir.
8. Şeker bakteri enfeksiyonları na karşı savunma sistemini zayıflatabilir.
9. Şeker böbreklere hasar verebilir.
10. Şeker krom eksikliğine yol açabilir.
11. Şeker bakır eksikliğine yol açabilir.
12. Şeker kalsiyum ve bakır emilimini engeller.
13. Şeker meme, yumurtalık, prostat ve rektum kanserine yol açabilir.
14. Şeker kadınlarda daha büyük risk oluşturmak üzere, kolon kanserine sebep olabilir.
15. Şeker safra kesesi kanseri için risk faktörü olabilir.
16. Şeker gözleri bozabilir.
17. Şeker serotonin seviyesini yükseltir; bu da kan damarlarını daraltabilir.
18. Şeker Hipoglisemiye sebep olabilir.
19. Şeker midenin asidik olmasına yol açabilir.
20. Şeker çocuklarda adrenalin seviyesini artırabilir.
21. Şeker koroner kalp hastalığı riskini artırabilir.
22. Şeker ciltte kuruma ve saç beyazlamasına yol açarak yaşlanma sürecini hızlandırabilir.
23. Şeker alkol bağımlılığına yol açabilir.
24. Şeker diş çürüklerini artırabilir.
25. Şeker kilo alımı ve aşırı şişmanlığa katkıda bulunabilir.
26. Yüksek miktarda şeker yemek Crohn’s hastalığı ve ülseratif kolit riskini artırır.
27. Şeker kireçlenmeye sebep olabilir.
28. Şeker astıma sebep olabilir.
29. Şeker mantar enfeksiyonları na sebep olabilir.
30. Şeker safra taşı oluşmasına yol açabilir.
31. Şeker böbrek taşı oluşmasına yol açabilir.
32. Şeker istemik kalp hastalığına yol açabilir.
33. Şeker apendisite yol açabilir.
34. Şeker Multipl Skleroz (MS) hastalığının belirtilerini şiddetlendirebilir.
35. Şeker dolaylı olarak hemoroide yol açabilir.
36. Şeker damarlarda varise yol açabilir.
37. Şeker osteoporoz oluşumuna katkıda bulunabilir.
38. Şeker salya asiditesine katkıda bulunabilir.
39. Şeker insülin sensitivitesinde düşüşe sebep olabilir.
40. Şeker glikoz toleransının düşmesine sebep olur.
41. Şeker büyüme hormonunu azaltabilir.
42. Şeker toplam kolesterolü artırabilir.
43. Şeker sistolik kan basıncını artırabilir.
44.Şeker gıda alerjilerine sebep olur.
45. Şeker diyabet oluşumuna katkıda bulunabilir.
46. Şeker hamilelikte kan zehirlenmesine yol açabilir.
47. Şeker çocuklarda egzama oluşuma katkıda bulunabilir.
48. Şeker kardiyovasküler hastalığa sebep olabilir.
49. Şeker DNA yapısını bozabilir.
50. Şeker katarakta sebep olabilir.
51. Şeker amfizeme sebep olabilir.
52. Şeker ateroskleroza sebep olabilir.
53. Şeker serbest radikal oluşumuna sebep olabilir.
54. Şeker enzimlerin işlevselliğini düşürür.
55. Şeker karaciğer hücrelerinin bölünmesine sebep olabilir; bu da karaciğerin boyutlarını büyütür.
56. Şeker karaciğerde yağ miktarını artırabilir.
57. Şeker karaciğerde patolojik değişimlere yol açabilir.
58. Şeker pankreasa zarar verebilir.
59. Şeker kabızlığa sebep olabilir.
60. Şeker miyopluğa sebep olabilir.
61. Şeker hipertansiyona sebep olabilir.
62. Şeker migren de dahil olmak üzere baş ağrılarına sebep olabilir.
63. Şeker beyin dalgalarını artırabilir; bu da beynin düşünme kabiliyetini zayıflatır.
64. Şeker depresyona sebep olabilir.
65. Şeker hormonal dengesizliğe sebep olabilir.
66. Şeker Alzheimer hastalığı riskini artırabilir.
Şekerin gizli isimleri
Yiyeceklerin “içindekiler” listesinde şekerin farklı isimlerle gizlenmiş olduğunu görebilirsiniz. Bu isimler ne mi? Sakaroz, esmer şeker, mısır şurubu, nişasta bazlı sıvı şeker, dekstroz, sorbitol, mannitol, xylitol, früktoz, meyve şurubu, glikoz, glikoz şurubu, bal, invert şeker, laktoz, maltoz, akçaağaç şurubu, melas, şeker şurubu, turbinado, amazake.
Şekerin vücudunuza zararları
• Fazla şeker tüketmek kan şekerini çok çabuk artırıyor ve pankreas aşırı insülin salgılıyor. Buna “metabolik sendrom” deniyor. İnsülin, şekeri regüle ettikten sonra fazlasını yağ olarak depoluyor. Kan şekerindeki ani düşüşse sürekli acıkma hissine ve yemeye yol açıyor.
• Diş çürümesi başta olmak üzere, obezite, diyabet, kalp ve dolaşım hastalıkları, böbrek taşları, kanser, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, kronik yorgunluk sendromu ve kemik erimesine neden oluyor.
• Kan dolaşımıyla vücudun her tarafına taşınan şeker özellikle de göbek, kalçalar, göğüsler ve bacağın üst kısmında toplanıyor. Bu bölgeler de dolduğunda, yağ asitleri kalp ve böbrek gibi aktif organlara dağılıyor. Bu organlar gittikçe yavaşlıyor ve sonuçta dokuları bozularak yağa dönüşüyor.
• Bağışıklık sistemi zayıflıyor. Vücut soğuk, sıcak veya mikroplara karşı koyamıyor.
Her yerde “şeker” var
Kek, pasta, baklava gibi tatlı yiyeceklerin içinde şeker olduğunu zaten biliyoruz. Tehlikeli olan gelişme, şekerin artık yerli yersiz neredeyse bütün hazır gıdaların içine koyulur hale gelişi… Bebek maması, mısır gevreği, sosis, mayonez, ketçap, pizza, hamburger ekmeği, kola, hazır meyve suyu gibi gıdalar şekerle tüketici gözünde daha çekici hale getiriliyor. Doğuştan tatlıya yatkınlığı olan insanoğlu da, farkında olmadan bu çekime kapılıyor ve satışlar artıyor. Gittikçe daha fazla satın alıyor, daha yiyoruz bu gıdaları.
Çocuklar ve bebekler için çok sakıncalı
şekerin zararlarıÖzellikle bebek mamasında bile şeker olması, çocukların beslenme zevkinin bir ömür boyu yanlış bir yolda gitmesine neden oluyor. Günümüzde artan aşırı şişmanlığını sorumlularından biri de bebekken tanışılan şeker olsa gerek. Bebek mamasında anne sütüne oranla yüzde 60 daha fazla şeker bulunuyor!
Şekerdeki genetik risk
Şekerle ilgili çok önemli başka bir tehlike daha var. Genetiğiyle oynanmış mısırdan “mısır şekeri” üretiliyor. “Nişasta bazlı sıvı şeker” de denilen bu “oynanmış” şeker, çikolata, gofret, gazlı içecek, baklava, mısır gevreği gibi endüstriyel gıdalarda en çok kullanılan şeker türü. Genetiğiyle oynanmış gıdalar ise, başlı başına sayfalarca yazı yazılabilecek bir konu. Doğal halinde değil, insan eliyle “oynanmış” genlere sahip yiyecekler yediğimizde, bizim vücudumuzda da genlerimizi ilgilendiren değişiklikler olabileceğinden korkuyor bilim adamları. Günümüzde yaygınlaşan besin alerjileri, kanser gibi rahatsızlıkları n nedenlerinden biri olduğu düşünülüyor.
Ev temizliği ürünlerine harcadığınız paradan tasarruf edin ve kendi doğal solüsyonunuzu kendiniz hazırlayın!!
Nasıl mı?
Kapalı bir kabın içerisine koyduğunuz 1 litre sirkeye portakal, limon veya herhangi bir turunçgil kabuğunu ekleyin ve 2
Nasıl mı?
Kapalı bir kabın içerisine koyduğunuz 1 litre sirkeye portakal, limon veya herhangi bir turunçgil kabuğunu ekleyin ve 2
hafta boyunca bekletin.
Ardından süzgeçten geçirin ve %50-50 olana kadar su ekleyin ve bir şişede muhafaza edin.
Yüzeylerde, parkede, armatürlerde, banyo ve mutfakta vs. kullanabilirsiniz.
Anti-bakteriyeldir, güzel kokar, ayrıca kir ile yağ üzerinde çok başarılı sonuçlar edersiniz.
En güzeli ise kesinlikle hiç bir şekilde zararlı kimyasallar içermemesidir.
Ardından süzgeçten geçirin ve %50-50 olana kadar su ekleyin ve bir şişede muhafaza edin.
Yüzeylerde, parkede, armatürlerde, banyo ve mutfakta vs. kullanabilirsiniz.
Anti-bakteriyeldir, güzel kokar, ayrıca kir ile yağ üzerinde çok başarılı sonuçlar edersiniz.
En güzeli ise kesinlikle hiç bir şekilde zararlı kimyasallar içermemesidir.
en faydalı 11 gıda
Az tükettiğimiz veya bazen hiç yemediğimiz besinlerin birçok faydası bulunuyor. New York Times, internet sitesinde yemekten kaçındığımız ancak sağlığa en faydalı 11 gıdayı açıkladı.
Bu besinleri göz ardı etmeyin!
Pancar: Folik asit bakımından zengindir. Kırmızı rengini veren pigmentler kansere karşı savaşır.
Lahana: Kanserle savaşan enzimleri harekete geçiren "sulforaphane" isimli kimyasalı içerir.
Pazı: Yapraklarında, gözleri yaşlanmanın etkilerinden koruyan karotenoid maddesi bulunur.
Tarçın: Kan şekeri ve kolesterolü kontrol etmeye yardımcı olur
Nar suyu: Antioksidan bakımından zengindir. Tansiyonu düşürür
Kuru erik: İçeriğinde yüksek miktarda Antioksidan içerir.
Kabak Çekirdeği: Yüksek mineral oranı erken ölüm riskini azaltır.
Sardalya: Demir, magnezyum, bakır, çinko, fosfor, potasyum, manganez içerir
Zerdeçal: Vücutta iltihaplanmayı önler ve kansere karşı koruma sağlar
Yaban Mersini: Hafızayı kuvvetlendirir.
Kabak: Kalori değeri düşük, lifler bağışıklık sistemini güçlendiren A vitamini bakımından zengindir. Uzun süre tok tutar.
Bu besinleri göz ardı etmeyin!
Pancar: Folik asit bakımından zengindir. Kırmızı rengini veren pigmentler kansere karşı savaşır.
Lahana: Kanserle savaşan enzimleri harekete geçiren "sulforaphane" isimli kimyasalı içerir.
Pazı: Yapraklarında, gözleri yaşlanmanın etkilerinden koruyan karotenoid maddesi bulunur.
Tarçın: Kan şekeri ve kolesterolü kontrol etmeye yardımcı olur
Nar suyu: Antioksidan bakımından zengindir. Tansiyonu düşürür
Kuru erik: İçeriğinde yüksek miktarda Antioksidan içerir.
Kabak Çekirdeği: Yüksek mineral oranı erken ölüm riskini azaltır.
Sardalya: Demir, magnezyum, bakır, çinko, fosfor, potasyum, manganez içerir
Zerdeçal: Vücutta iltihaplanmayı önler ve kansere karşı koruma sağlar
Yaban Mersini: Hafızayı kuvvetlendirir.
Kabak: Kalori değeri düşük, lifler bağışıklık sistemini güçlendiren A vitamini bakımından zengindir. Uzun süre tok tutar.
26 Kasım 2012 Pazartesi
Ayak tabanı
Ayak tabanınıda Hangi organının Hangi kısmına bağlı olduğunu gösteren tablo asağıdadır resmi büyülterek bakabilirsiniz.
Ayak
Ayak
tabanınıda Bedendeki organlara bağlı tüm sinirlerin burada sonlandığı gerçekten doğrudur.
Bu noktalara her baskı yaptığımızda organlarımız harekete geçer ve düzgün çalışır.
Herhangi bir organınızda Sorununuz varsa o organınızı gösteren bölgeye masaj yada basınç uygularsanız o organı harakete geçirip iyileştirebilirsiniz..
Yinede en iyi çözüm yürümeye ve koşmaya devam etmektir....
Bu noktalara her baskı yaptığımızda organlarımız harekete geçer ve düzgün çalışır.
Herhangi bir organınızda Sorununuz varsa o organınızı gösteren bölgeye masaj yada basınç uygularsanız o organı harakete geçirip iyileştirebilirsiniz..
Yinede en iyi çözüm yürümeye ve koşmaya devam etmektir....
12 Kasım 2012 Pazartesi
Hz FATIMA (r.a) nın ÇEYİZİ..!
Hz FATIMA (r.a) nın ÇEYİZİ..!
Binlerce genç, düğünde istenen takı, çeyiz ve ev eşyası yüzünden evlenememektedir. :)
Gençler evlenemedikleri için haram işlemekle karşı karşıya kalmaktadırlar.
Binlerce genç, düğünde istenen takı, çeyiz ve ev eşyası yüzünden evlenememektedir. :)
Gençler evlenemedikleri için haram işlemekle karşı karşıya kalmaktadırlar.
Bu hususta bize en güzel örnek Önderimiz Hz Resulullah sALLAHu aleyhi vessellem'in uygulamaları olmalıdır..!
Hz. Ali'nin vermiş olduğu mehrin bir kısmı ile Hz. Fatıma validemiz için alınan çeyiz ve ev eşyası on sekiz parçadan ibarettir.
Resul-i Ekrem, 400 dirhemlik mehirden Hz. Ebu Bekir'e 63 dirhem vererek, çeyiz satın almak üzere, onu çarşıya gönderdi.
Bunların taşınmasına yardım etmek üzere Hz. Selman ile Hz. Bilal'i yardımcı verdi. Alınan on sekiz parça eşya şunlardır...
3 adet minder,
1 adet seccade,
1 adet içi hurma lifiyle doldurulmuş yüz yastığı,
2 adet el değirmeni, 1 adet su tulumu,
1 adet su testisi,
1 adet meşin su bardağı, 1 adet elek,
1 adet havlu, 1 adet koç postu,
1 adet alaca kilim, 1 adet sedir [divan],
2 adet Yemen işi alaca elbise,
1 adet kadife yorgan.
Hz. Ebu Bekir bunları getirdiğinde, Hz. Muhammed sALLAHu aleyhi vessellem yaşlı gözlerle şöyle dua etti:
"Ya Rabbi,,,
senin sevmediğin israftan çekinen kimselere bu eşyayı hayırlı kıl."
İşte Hz. Fatıma, bir ev için en zaruri ihtiyaçlardan bulunan bu kadarcık bir ev eşyası ile gelin oldu...
Zamanımızda yapılan düğünlerde o derece lüks ve israfa kaçılmaktadır ki, bir yuvayı kurmak pahasına oğlan ve kızın babaları çökmektedirler...:)
Birçok aile de istenilen eşyalarının fazlalığı yüzünden çocuklarını evlendirememektedir. Müslümanların bu konuda çok anlayışlı olması lazımdır...
Eşya yüzünden ayrılan pek çok kimse vardır. Hali vakti müsait kız babaları gerekirse bütün masrafları üzerine almalıdır. İmanlı, temiz gençlere sahip çıkılmalıdır. Tabii ki yaptıklarını da daha sonra başa kakmamalıdır...
Çoğu zaman yapılan eşya ile bir tuhafiye ve konfeksiyon mağazası açmak mümkün olabilir. Bunların hepsini giymeğe bir ömür kafi gelmez.
İnsan daraldığı zaman satayım dese, kıymeti üzerinden müşteri bulması mümkün değildir.
Bunların çoğu sandıklarda çürür ve bozulur gider...
Bizlere ibret olması için Hz. Âişe validemizin ev eşyasını da bildirelim:
1 adet sedir, 1 adet hasır,
1 adet yatak, 1 adet yastık,
2 adet çanak (un ve hurma koymak için),
1 adet su kabı, 1 adet su tası...
Hz. Ali'nin vermiş olduğu mehrin bir kısmı ile Hz. Fatıma validemiz için alınan çeyiz ve ev eşyası on sekiz parçadan ibarettir.
Resul-i Ekrem, 400 dirhemlik mehirden Hz. Ebu Bekir'e 63 dirhem vererek, çeyiz satın almak üzere, onu çarşıya gönderdi.
Bunların taşınmasına yardım etmek üzere Hz. Selman ile Hz. Bilal'i yardımcı verdi. Alınan on sekiz parça eşya şunlardır...
3 adet minder,
1 adet seccade,
1 adet içi hurma lifiyle doldurulmuş yüz yastığı,
2 adet el değirmeni, 1 adet su tulumu,
1 adet su testisi,
1 adet meşin su bardağı, 1 adet elek,
1 adet havlu, 1 adet koç postu,
1 adet alaca kilim, 1 adet sedir [divan],
2 adet Yemen işi alaca elbise,
1 adet kadife yorgan.
Hz. Ebu Bekir bunları getirdiğinde, Hz. Muhammed sALLAHu aleyhi vessellem yaşlı gözlerle şöyle dua etti:
"Ya Rabbi,,,
senin sevmediğin israftan çekinen kimselere bu eşyayı hayırlı kıl."
İşte Hz. Fatıma, bir ev için en zaruri ihtiyaçlardan bulunan bu kadarcık bir ev eşyası ile gelin oldu...
Zamanımızda yapılan düğünlerde o derece lüks ve israfa kaçılmaktadır ki, bir yuvayı kurmak pahasına oğlan ve kızın babaları çökmektedirler...:)
Birçok aile de istenilen eşyalarının fazlalığı yüzünden çocuklarını evlendirememektedir. Müslümanların bu konuda çok anlayışlı olması lazımdır...
Eşya yüzünden ayrılan pek çok kimse vardır. Hali vakti müsait kız babaları gerekirse bütün masrafları üzerine almalıdır. İmanlı, temiz gençlere sahip çıkılmalıdır. Tabii ki yaptıklarını da daha sonra başa kakmamalıdır...
Çoğu zaman yapılan eşya ile bir tuhafiye ve konfeksiyon mağazası açmak mümkün olabilir. Bunların hepsini giymeğe bir ömür kafi gelmez.
İnsan daraldığı zaman satayım dese, kıymeti üzerinden müşteri bulması mümkün değildir.
Bunların çoğu sandıklarda çürür ve bozulur gider...
Bizlere ibret olması için Hz. Âişe validemizin ev eşyasını da bildirelim:
1 adet sedir, 1 adet hasır,
1 adet yatak, 1 adet yastık,
2 adet çanak (un ve hurma koymak için),
1 adet su kabı, 1 adet su tası...
11 Kasım 2012 Pazar
Birinci Dünya Savaş
Birinci Dünya Savaşı'ndan Bir Hafta Önce 1914 yazında 1 Türk Lirasının karşılığının 3.7 Dolar ve 18 Marka Tekabül Ettiğini biliyor musunuz ?
9 Kasım 2012 Cuma
Yemek Yaparken UygulayabİleceĞİnİz Pratik BiLgiler
1. Hızlı kilo verip tekrar almak vücudunuzun zayıflamaya karşı direncini arttırır ve giderek kilo vermeniz zorlaşır. Metabolizma alt üst olur.
2. Yapılan yeni araştırmalara göre meyve sebze ve yeşil bitkileri bol yiyen kişilerin daha az kanser ve kalp hastalığına yakalandığı tespit edilmiştir.
3. Hazırladığınız kekin üzerine eritilmiş çikolata dökeceğiniz zaman çikolataya biraz tereyağı katın. sonucunda hem lezzet verir hem de çikolatayı yumuşatır.
4. Duvarınıza çivi çakacağınız zaman işaretlediğiniz yerin üzerine çapraz bant yapıştırın. Çiviyi öyle çakın böylece duvarın alçısını çatlatmamış olacaksınız.
5. Kek kalıbınızın içine hamurunuzu dökmeden önce ortasına bir şerit alüminyum folyo koyun. Böylece kekinizi pişirdikten sonra kolayca çıkarabilirsinız.
6. Bayatlamış ekmeklerin üzerine su serpin ve folyo kağıda sarıp 5-10 dakika fırınlayın. Böylece taptaze olacaktır.
7. Fırında patates yapmadan önce 10-15 dakika haşlayın ve çatalla delin. Böylece daha kolay pişecektir.
8. Patlıcanları pişirmeden önce tuzlayın ve bir süre bekletin. Daha sonra soğuk sütten geçirin ve kurulayın. Patlıcanlar daha lezzetli olacaktır.
9. Tart hamuru açarken hamurun sertleşmemesi ve kıvamının bozulmaması için; hamuru bir naylon poşete koyup merdane ile yuvarlayarak açın.
10. Öğünler arasında acıktığınızda kuru erik yiyin. Kuru erik kan şekerinin düşmesini engeller. Ancak fazla abartmayın çünkü bir kuru erikte 8 kalori var.
11. Evde pasta yaparken kullandığınız meyve ve şekerlemelerin dibe çökmesini istemiyorsanız pastanıza bir miktar mısır unu ilave edin. Meyveler pişerken suları yoğunlaşır ve dibe çökmezler.
12. Patates pürenize değişik bir koku vermek istiyorsanız içine bir miktar hindistan cevizi atın. Tadının çok değiştiğini göreceksiniz.
13. Meyveli kek yaparken meyvelerin kekin dibine çökmemesi için meyveleri önce una yada nişastaya bulayıp bir süre bekletin ve ardından kek harcına katın.
14. Kahvaltı ya da çay saati için hazırladığınız hamur kızartmalarının daha lezzetli olmasını istiyorsanız hamura eklediğiniz kabartma tozuna biraz toz şeker katın.
15. Satın aldığınız kır çiçeklerinin daha uzun süre dayanarak vazoda güzelliklerini korumasını istiyorsanız suyuna birkaç damla çamaşır suyu koyun. Daha uzun ömürlü olacaklardır.
16. Pamuklu giysilerinizin çekmemesi için ilk yıkamada bir gece soğuk suda bekletin sonra yıkayın çekmeyeceklerdir.
17. Hamur işi ile uğraştığınız zaman mutfağınızın tezgahı kirlenir. İşiniz bitince tezgahı kolayca temizlemek için bir miktar tuz serpin ve nemli bir bezle silin. Böylece tezgahınız kolayca temizlenecektir.
18. Duvar kağıtlarını yenilemek istediğinizde eski kağıtları çıkarmak her zaman sorun olur. Ilık su dolu bir kaba bir miktar bulaşık deterjanı dökün ve karışıma batırdığınız süngerle duvar kağıtlarını silin kolayca çıkacaklardır.
19. Tart hamuru hazırlanırken topak topak olursa 1 adet yumurtanın sarısını ekleyin ve iyice yoğurarak yumurtayı hamura yedirin.
20. Evinizdeki menekşelerin daha çok çiçek vermesini istiyorsanız toprağına yumurta kabukları karıştırın. Böylece menekşeleriniz daha sağlıklı ve daha güzel çiçekler açacaktır.
21. Dirsek ve topuklarınızın sertleşmesini istemiyorsanız bir dilim limon ile ovun. Böylece yumuşacık olacaklardır.
22. Etin yumuşak olması için haşlama suyuna limon suyu yada sirke katın. Ancak kızartacaksanız bir gece sirkeli ve sıvıyağlı sosun içinde bekletin. Sosun içine taze bitkilerden ince ince kıyarak lezzet katabilirsiniz. Ardından eti hiç yağ koymadan kızartın.
23. Satın aldığınız kahveyi taze saklamak istiyorsanız cam kavanoza boşaltıp içine iki adet kesme şeker atın. Ağzını sıkıca kapatın. Kahvenizin taze kaldığını göreceksiniz.
24. Limondan daha fazla su elde etmek istiyorsanız limonu yıkayıp kuruladıktan sonra çatalla bir kez delin sonra suyunu sıkın.
25. Satın aldığınız kiviler çok sert ve ham ise bir gece boyunca plastik bir torbada elma veya armutla saklayın.
26. Eğer ayaklarınız çok ısınıp şişiyorsa onları saatlerce sıcak suda bekletmeyin aksine kolonya ile ovalayın. Bilekleriniz ve ayaklarınız şişmeyecektir.
27. Kurabiyeleri sıcakken tepsiden çıkarırsanız tepsiye yapışmaz. Ancak sıcakken çıkartamadıysanız soğuduktan sonra 1-2 dakika tekrar ısıtıp çıkartın böylece kurabiyeler parçalanmaz.
28. Eğer cildiniz kuru ise bir muzu ezin içerisine bir çay kaşığı bal veya bademyağı karıştırıp yüzünüze sürün. Birkaç dakika bekleyip ılık su ile yıkayın.
29. Kuru fasulyeleri dağılmadan pişirmek istiyorsanız tuzu ve salçayı ya da domatesleri fasulyeler yarı piştikten sonra koyun.
30. Kızartma kokularının bütün eve yayılmaması için yağın içine bir iki dal maydanoz atın.
31. Ekşi elma şeker hastaları için ideal bir meyvedir. 100 gramında 58 kalori bulunur. Kan yapıcı özelliğinden ötürü doktorlar tarafından büyüme çağındaki çocuklara ve hastalara önerilir. Hazmı kolaylaştırır böbrekleri çalıştırır.
32. Maydanozdan daha fazla yararlanmak için saplarını da kullanın. Maydanoz saplarını atmayıp iyice temizledikten sonra çorbalarda kullanabilirsiniz.
33. Az miktarda yağ süt su vs. ısıtmanız gerektiğinde tencerenizi kirletmenize gerek yok. Bir kepçe yardımı ile bu işleri hemen yapabilirsiniz.
34. Pilavın tane tane ve beyaz olmasını istiyorsanız içine 3-4 damla limon suyu koyun.
35. Bir büyük soğanı dörde bölün ve orta boy bir bal kavanozuna koyup iyice karıştırın 24 saat bekletin. Şurup haline geldiğinde soğuk algınlığı olan (öksüren) kişiye sabah akşam bir yemek kaşığı verin. Soğanın içerdiği yağlar öksürüğü kesecektir.
36. Uzun zaman kullanılan konserve açacakları artık işlevini görmüyorsa bir gece sıvı yağda bekletin pasının gittiğini ve eski haline döndüğünü göreceksiniz.
37. Mısırları haşlarken daha lezzetli olması için tencereye bir çay kaşığı şeker atın. ayrıca mısır kabuklarını yıkadıktan sonra onları da koyabilirsiniz.
38. Kızartma yaptıktan sonra kokmasını istemiyorsanız bir kapta sirkeli su kaynatın.
39. Patlıcanları soyduktan sonra beklettiğinizde kararmasını önlemek için bir süre limon suyu katılmış suda bekletin. Böylece hem renginin kararmasını hem de tadının acılaşmasını engellersiniz.
40. Kuru fasulyeyi haşladığınız suyu dökmeyin soğuduktan sonra bitkilerinizi sulayın. Bu bitkileriniz için çok yararlı ve sağlıklıdır.
41. Nane çayı mide gazını geçirerek doluluk hissini ortadan kaldırır ve aynı zamanda hazmı kolaylaştırır midenin daha çabuk boşalmasını sağlar. Nane çayını kuru naneyi sıcak suya atıp 10 dakika demleyerek elde edebilirsiniz.
42. Tavuğun üzerine limon suyu sürer ve tuz serperseniz tavuğun nar gibi kızardığını görebilirsiniz.
43. En iyi yemek dibi kalın ve düz tencerede pişer.
44. Salçanın kutusunu açtıktan sonra hemen küflenmemesi için üzerine sıvı yağ dökebilirsiniz.
45. Kızartma yaparken yapın patlayıp sıçramaması için bir tutam tuz atmanız yeterlidir.
46. Romatizma ağrılarınız tuttuğu zaman sabahları kuru üzümün suyunu çıkarın ve bir bardak için. Çünkü üzüm suyu romatizmaya karşı doğal ilaçtır.
47. Teflon tavalardaki lekeleri çıkarmak için bir bardak suya 2 çorba kaşığı karbonat ve yarım su bardağı sirke karıştırın. Tavanın içinde bu suyu 10 dakika kaynatın.
48. Paslanmaz çelik tencereniz matlaşırsa biraz sirkeyi ateşe koyup ısıtın. Sonra yumuşak bir bezi ılık sirkeye batırarak iyice ovun. Sonra iyice durulayın.
49. Yemeğe fazla tuz attıysanız tencerenin içine birkaç parça çiğ patates kabuğu atın fazla tuzu çektiğini göreceksiniz.
50. Etlerin daha lezzetli olması için bir kahve fincanı süt bir kahve fincan zeytinyağı ve bir kahve fincanı soğan suyu karışımı ile ovun. 12 saat kadar buzdolabında bekletin.
51. Buzdolabınızdaki kokuları gidermenin en iyi yolu bir kaba biraz süt koyup dolabın bir köşesine yerleştirmektir.
52. Kalamarı kızartmadan önce süte batırırsanız daha yumuşak olur.
53. Keki fırından çıktıktan sonra 15 dakika ıslak bir bez üzerinde bekletirseniz bıçağı kekin çevresinde şöyle bir dolaştırdıktan sonra kalıbından kolayca çıkarabilirisiniz. Ancak kek hamurunu kalıba dökmeden önce kalıbı yağlamayı da unutmayın.
54. Dondurulmuş gıdaları çözerken çabuk çözülsün diye sıcak bir ortama koymayın bakteri ve mikrop üremesine neden olursunuz. en iyisi buzdolabının en alt rafına koyup ağır ağır çözdürmek.
55. Bayat ekmekleri kare kare kesip kızarttıktan sonra kapaklı bir kavanoza koyup buzdolabında çorbalarınızda kullanmak üzere saklayabilirsiniz veya robotta öğütüp galeta unu niyetine de kullanabilirsiniz.
56. Yoğurtlu çorbaya tuzu çorba piştikten sonra atın yoksa yoğurt kesilir.
57. Mikro dalga fırınlar zannedildiği gibi zararlı değildir aksine yemeklere zarar vermez. Yiyeceklerin vitamin değerlerini daha çok muhafaza eder. Yemekleri gereğinden çok ısıtıp bekletmek yüzünden oluşan bakterileri de engellemiş olur.
58. Sebzeli güveç yaparken vitamin değerlerinin düşmemesi ve lezzetlerinin bozulmaması için sebzeleri çiğ olarak koyun.
59. Yoğun tempo yüzünden kendinizi yorgun ve bitkin hissediyorsanız bol bol taze hurma yiyin.
60. Meyvelerin arasına herhangi bir tür yapraklardan yerleştirirseniz meyveler uzun süre taze kalır.
61. Hazırladığınız beşamel sosun ateşten alınmasına yakın içine çekilmiş ceviz adaçayı yada nane atarsanız hoş lezzetler elde edersiniz.
62. Toprak çömlek ve tencereler yeni alındıklarında küçük çatlaklar sebebiyle kırılma tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. Bunun için kullanmadan önce 3/4'ünü sirkeli sıcak suyla doldurun 24 saat bekletin ve soğuk suyla yıkayın.
63. Portakalları sıkmadan önce bir süre soğuk suda bekletirseniz daha fazla su verirler.
64. Bir elmanın kabuğunu lahananın pişme suyuna katarsanız hem hazmı kolay olur hem de koku çabuk yok olur.
65. Mart ayının ilk günlerinde bahçenizdeki gülün kökünün yanına yaklaşık 5 cm derinliğine bir diş sarmısak gömerseniz gülü yaz boyunca zararlı böceklerden korursunuz.
66. Şömine yada barbekü küllerini bahçenizde gübre olarak kullanabilirsiniz üstelik bu çok faydalı.
67. Peynir kesmeden önce bıçağı soğuk suya tutarsanız hem peyniri daha kolay kesersiniz hem de bıçağınız daha kolay temizlenir.
68. Balık kızartma yağının içine kırmızı biber serperseniz bu balığa değişik bir lezzet verir ve ayrıca balığın rengi çok güzel ve parlak olur.
69. Patatesleri soymadan önce 10 dakika kadar sıcak suya koyar sonra soyarsanız zorlanmadığınızı göreceksiniz.
70. Meyve salatası yaptığınızda eğer servis için daha vakit varsa meyvelerin kararmaması için üzerlerine limon dilimleri koyun. servis ederken dilimleri alabilirsiniz.
71. Tereyağı donduysa sıcak bir kaba koyarsanız yumuşar.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
BİBERİYE (ROSEMARY) MUCİZESİ (OKUYUN MUTLAKA)
BİBERİYE (ROSEMARY) MUCİZESİ (OKUYUN MUTLAKA) 1. Eşimle evlenmeden, başlayan migren ağrıları için şikâyetçi idi ve cebinde sürekli ağ...
-
Diğer İsimleri : Pirit Taşı , Enayi Altını Sertliği : 6 - 6,50 Özgül Ağırlığı : 4,95 - 5,10 Kimyasal Formülü : FeS Uyuml...
-
BİBERİYE (ROSEMARY) MUCİZESİ (OKUYUN MUTLAKA) 1. Eşimle evlenmeden, başlayan migren ağrıları için şikâyetçi idi ve cebinde sürekli ağ...
-
İSVEÇ İKSİRİ ve FAYDALARI İsveç iksiri 'nin reçetesi, ünlü Isveçli Doktor Samst'ın notları arasında,ölümünden sonra bulunmuştur.Do...